Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
HIS ENEMY : English Turkish

onun düşmanı, onun kanlısı, onun nefret ettiği kimse, onun kin beslediği kimse

HIS EX-WIFE : English Turkish

onun eski eşi, onun eski karısı (kocasından boşanmış kadın için kullanılır)

HIS EXCELLENCY : English Turkish

ekselânsları

HIS EXPRESSION : English Turkish

onun yüz ifadesi, onun bakışı, onun surat ifadesi

HIS EYES ARE OPEN : English Turkish

onun gözleri açık, o gözü açıktır, o her şeyi görür, o her şeyi inceler ve denetler

HIS EYES LIT UP : English Turkish

onun gözleri parladı, o heyecanlandı

HIS EYES OPENED : English Turkish

onun gözleri açıldı, o gözlerini açtı

HIS EYES POPPED OUT : English Turkish

onun gözleri yerinden fırladı, o çok şaşırdı, onun gözleri yuvalarından çıktı

HIS EYES ROLLED IN THEIR SOCKETS : English Turkish

onun gözleri yuvalarında döndü, onun gözleri arkaya ve öne döndü

HIS EYESIGHT WEAKENED : English Turkish

onun görüşü zayıfladı, onun görme becerisi düştü, o iyi görme yeteneğini yitirdi

HIS FACE FELL : English Turkish

onun yüzü düştü, onun suratı asıldı, o aniden üzgün göründü

HIS FACE LIT UP : English Turkish

onun yüzü canlandı, o çok heyecanlandı, o çok mutlu oldu, onun yüzü güldü

HIS FATE : English Turkish

onun kaderi, onun kısmeti, onun alınyazısı, onun geleceği

HIS FATE IS SEALED : English Turkish

onun kaderi kapalı, onun geleceği belirlenmiş, onun alınyazısı belirlenmiş

HIS FATE IS TREMBLING IN THE BALANCE : English Turkish

onun geleceğine karar veriliyor, onun kaderi belirleniyor (bir olayın sonucuna göre vs)

HIS FATE WAS SEALED : English Turkish

onun kaderi kapatıldı, onun geleceği belirlendi, onun alınyazısı yazıldı, onun hakkında karar verildi

HIS FAULT : English Turkish

onun hatası, onun yanlışı, onun suçu

HIS FAVORITE : English Turkish

onun favorisi, onun en beğendiği, onun en çok sevdiği, onun en çok tercih ettiği; onun baktığı, onun desteklediği

HIS FEVER SUBSIDED : English Turkish

onun ateşi indi, ateşi düştü

HIS FIANCEE : English Turkish

onun nişanlısı, onun evlenmek üzere nişanlı olduğu kadın

HIS FINGER IS ON THE TRIGGER : English Turkish

onun parmağı tetikte, o çevresindekilerin ne düşündüğünü ve ne istediğini biliyor, o sorunu açıkça görebiliyor

HIS FINGERS ARE ALL THUMBS : English Turkish

çok beceriksizdir

HIS FLOCK : English Turkish

onun destekçileri, onun taraftarları, onun öğrenciler, onun müritleri, onun baktığı kişiler

HIS FOOTSTEPS : English Turkish

onun adımları, onun ayak izleri; onun yönü, onun istikameti; onun yaşam tarzı, onun yaşama şekli

HIS FOR THE TAKING : English Turkish

onun elinin altında, halihazırda onun olan; o kesinlikle kazanacak, o kesinlikle galip gelecek