English Turkish
HIS BRAKES JAMMED : English Turkish
frenleri sıkıştı, frenleri patladı, frenleri tutmadı, frendeki bir sorun nedeniyle aracı durduramadı
HIS CAREER IS FINISHED : English Turkish
kariyeri sona erdi, kariyeri bitti, bu alanda artık çalışmayacak
HIS CASE WAS HEARD : English Turkish
onun duruşması yapıldı, onun davası mahkemede görüldü
HIS CHILDHOOD : English Turkish
onun çocukluğu, onun hayatının ilk zamanları
HIS CLASSMATE : English Turkish
onun sınıf arkadaşın, onun birlikte aynı sınıfta eğitim gördüğü kimse
HIS COEVAL : English Turkish
onun akranı, onun yaşıtı, onunla aynı nesilden, onun çağdaşı
HIS CONDITION DETERIORATED : English Turkish
onun durumu kötüleşti, onun durumu daha kötüye gitti (fiziksel psikolojik vs)
HIS CONDITION IMPROVED : English Turkish
onun durumu iyileşti, onun durumu daha iyiye gitti, o iyileşmeye başladı
HIS CONFEDERATE : English Turkish
onun dostu, onun müttefiki, onun yoldaşı, onun arkadaşı
HIS CONFIDANTS : English Turkish
onun sırdaşları, onun dert ortakları, onun yakın arkadaşları
HIS CONTEMPORARY : English Turkish
onun akranı, onun yaşıtı, onunla aynı nesilden, onun çağdaşı
HIS COUNTENANCE : English Turkish
onun yüzü, onun çehresi, onun suratı; onun yüz ifadesi
HIS CREATION : English Turkish
onun yarattığı şey, onun kreasyonu, onun buluşu
HIS DARK MATERIALS : English Turkish
n. Karanlık Cevher, Philip Pullman tarafından yazılan gizem ve sihir trilojisi
HIS DAYS ARE NUMBERED : English Turkish
günleri sayılı
HIS DAYS WERE OVER : English Turkish
onun günleri bitti, o hayatının sonuna ulaştı
HIS DEPENDENTS : English Turkish
onun bağımlıları, onun tarafından desteklenen aile üyeleri
HIS DESCENDANTS : English Turkish
onun nesli, onun zürriyeti, onun soyu
HIS DOOM IS SEALED : English Turkish
mahvolmuş demektir, sonu geldi
HIS DREAM CAME TRUE : English Turkish
onun rüyaları gerçekleşti, onun hayalleri gerçeğe döndü, onun ümitleri gerçekleşti, onun dilekleri gerçekleşti
HIS EARLY DAYS : English Turkish
onun eski günler, onun gençlik günleri, onun gençlik zamanları, onun gençlik zamanları, onun çocukluğu, onun hayatının ilk yılları
HIS EARS RANG : English Turkish
onun kulakları zil çaldı, onun kulakları çınladı, kulaklarında onu rahatsız edecek seviyede gürültü oldu
HIS EFFORTS WERE IN VAIN : English Turkish
onun çabaları boşunaydı, onun çabaları boşa çıktı, o başarılı olamadı
HIS EMINENCE : English Turkish
Saygıdeğer Efendimiz, hitap sözü, önemli kişi ya da kilise görevlisiyle ilgili kullanılan hitap
HIS END IS NEAR : English Turkish
onun sonu yakın, onun sayılı günleri kaldı, o yakında ölecek, o yakında vefat edecek
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani