English Turkish
IMPOSE TAXES : English Turkish
vergiler uygulamak, vergiler getirmek, vergiler koymak, vergi ödemesi talep etmek
IMPOSED A BLACKOUT : English Turkish
ortaya dökmeyi reddetti, tartışılmasını yasakladı
IMPOSED A CURFEW : English Turkish
sokağa çıkma yasağı uyguladı, tüm işyerlerinin belli bir saatte kapanmasını ve tüm vatandaşların evlerinde kalmalarını gerektiren düzenlemeler getirdi
IMPOSED A FINE : English Turkish
ceza kesti, para cezası kesti
IMPOSED A FINE ON : English Turkish
-ya ceza kesti,
ya para cezası kesti
IMPOSED A TAX : English Turkish
vergi uyguladı, vergi getirdi, bir verginin uygulanmasını talep etti
IMPOSED AN ATTACHMENT : English Turkish
ir eklenti uyguladı, bir bağlantı uyguladı (belli bir mülkün alınmasına yasal olarak izin veren bir belge)
IMPOSED CONDITIONS : English Turkish
şartlar koştu, koşullar belirledi, gereklilikler ileri sürdü
IMPOSED HIS WILL : English Turkish
kendi isteğini uyguladı, kendi tercihini yerine getirdi, kendisinin yapmak istediklerine diğerlerini zorladı
IMPOSED LIABILITY : English Turkish
sorumluluk yükledi, yükümlülük getirdi
IMPOSED ON : English Turkish
-yı sömürdü,
den faydalandı; sömürüldü, faydalanıldı
IMPOSED RESTRICTIONS : English Turkish
sınırlamalar getirdi, kısıtlamalar uyguladı
IMPOSED SANCTIONS : English Turkish
yaptırımlar uyguladı, yanlış bir davranıştan dolayı ceza uyguladı
IMPOSED UPON : English Turkish
-yı sömürdü,
den faydalandı; sömürüldü, faydalanıldı
IMPOSER : English Turkish
n. uygulayan, dayatan, gerektiren; kendisini başkalarına dayatan kimse
IMPOSING : English Turkish
adj. heybetli, azametli, etkileyici
IMPOSING A CURFEW : English Turkish
sokağa çıkma yasağı uygulama, tüm işyerlerinin belli bir saatte kapanmasını ve tüm vatandaşların evlerinde kalmalarını gerektiren düzenlemeler getirme
IMPOSING A HEAVIER TAX BURDEN : English Turkish
daha yüksek bir vergi yükü getirme, vergileri yükseltme
IMPOSING CLOSURE : English Turkish
kapatma uygulama, bir alanı kapatma, belirli bir alana erişimi geçici olarak sınırlama
IMPOSING PRESENCE : English Turkish
görkemli varlık, azametli duruş, çekici varlık
IMPOSING SANCTIONS : English Turkish
yaptırımlar uygulama, yanlış bir davranıştan dolayı ceza uygulama
IMPOSINGLY : English Turkish
adv. görkemli bir şekilde, göze çarpan bir şekilde, büyük bir şekilde
IMPOSITION : English Turkish
n. yükleme, yük, vergi, ceza (okul), kullanma, istenmeyen misafir, aldatma
IMPOSITION OF ATTACHMENT : English Turkish
eklenti uygulama, bağlantı uygulama (belli bir mülkün alınmasına yasal olarak izin veren bir belge)
IMPOSITION OF TAX : English Turkish
vergi uygulanması, vergi yüklenmesi, bir verginin ödenmesinin gerektirilmesi
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani