Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
IMPROVING EFFICIENCY : English Turkish

etkililiği arttırma, etkinlik düzeyini yükseltme

IMPROVINGLY : English Turkish

adv. düzelen

IMPROVISATION : English Turkish

n. doğaçlama, uydurma, geçici önlem

IMPROVISATIONAL : English Turkish

adj. doğaçlama, uydurma, daha önceden hazırlık yapmadan, hazırlıksız, provasız

IMPROVISATOR : English Turkish

n. tuluatçı; hazırlık yapmadan konuşan veya gösteri yapan kimse; mevcut malzemelerden faydalanan, eldeki malzemeyi kullanan

IMPROVISATORY : English Turkish

adj. doğaçlama bir şekilde yapılan, daha önceden hazırlanmadan yapılan; doğaçlamaya ati veya doğaçlama ile ilgili, uydurma ile ilgili

IMPROVISE : English Turkish

v. doğaçlama yapmak, uydurmak, geçici olarak bulmak, baştan savma yapıvermek

IMPROVISED : English Turkish

adj. doğaçtan söylenmiş, uydurma, eğreti

IMPROVISER : English Turkish

n. tuluatçı, hazırlıksız yapan, hazırlıksız söyleyen

IMPROVISING : English Turkish

n. hazırlıksız bir şekilde yapma, hazırlanmadan yapma, daha önceden hazırlanmadan yapma

IMPRUDENCE : English Turkish

n. tedbirsizlik, akılsızlık, düşüncesizlik, ihtiyatsızlık

IMPRUDENT : English Turkish

adj. tedbirsiz, ihtiyatsız, düşüncesiz

IMPRUDENTLY : English Turkish

adv. körü körüne

IMPUDENCE : English Turkish

n. saygısızlık, terbiyesizlik, utanmazlık, yüzsüzlük, arsızlık

IMPUDENT : English Turkish

adj. saygısız, terbiyesiz, arsız, utanmaz, yüzsüz, küstah

IMPUDENT LIE : English Turkish

arsız yalan, utanmazca yalan, utanmadan söylenen yalan, yüzsüzce yalan

IMPUDENTLY : English Turkish

adv. arsızca, utanmaz bir şekilde, utanmadan, yüzsüzce, saygısızca, kaba bir şekilde

IMPUGN : English Turkish

v. karşı olmak, yalanlamak, kuşkulanmak, şüphe etmek

IMPUGN THE DIGNITY : English Turkish

saygınlıktan şüphe etmek, karakterinin kalitesinden şüphe duymak, değerini sorgulamak, değerinden kuşku duymak

IMPUGNABLE : English Turkish

adj. yalanlanabilir, inkâr edilebilir, şüphe edilebilir

IMPUGNER : English Turkish

n. meydan okuyan kimse, dil uzatan kimse, itibara saldıran, saygınlığa dil uzatan

IMPUGNMENT : English Turkish

n. yalanlama, inkâr, şüphe etme

IMPUISSANCE : English Turkish

n. güçsüzlük, zayıflık, acizlik, çaresizlik

IMPUISSANT : English Turkish

adj. güçsüz, zayıf, aciz, çaresiz

IN A MESS : English Turkish

karman çorman, düzensiz, dağınık, darmadağınık; sorunlu, sorun içinde, problemli, zorda, darda