Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
IN A MINUTE : English Turkish

hemen, hemencecik, kısa bir süre içinde, bir saniye içinde, bir anda

IN A MOMENT : English Turkish

hemen, hemencecik, kısa bir süre içinde, bir saniye içinde, bir anda

IN A MUFFLED VOICE : English Turkish

sessiz bir şekilde, düşük sesle, alçak bir sesle, duyulması zor bir sesle, baygın bir sesle

IN A NARROW SENSE : English Turkish

dar bir anlamda, sınırlı bir şekilde yorumlanmış halde

IN A NEW YORK MINUTE : English Turkish

ir New York dakikasında, hemen, anında

IN A NUT SHELL : English Turkish

kısaca, özet olarak, özet bir şekilde

IN A NUTSHELL : English Turkish

adv. özetle, özet olarak, kısaca

IN A PET : English Turkish

adj. kızgın

IN A ROUNDABOUT WAY : English Turkish

dolambaçlı bir şekilde, doğrudan olmayan bir şekilde, dolaylı bir biçimde, dolanarak

IN A ROW : English Turkish

adv. art arda, ardı ardına, birbiri ardına, sıra ile

IN A SAFE PLACE : English Turkish

güvenli bir yerde, zarar görülmeyecek bir yerde

IN A SEAWAY : English Turkish

deniz yolunda, denizde, deniz üzerinde; aşırı derecede rüzgârlı denizlerde

IN A SENSE : English Turkish

ir anlamda, bir bakıma, bir yönden, bir şekilde

IN A SINGLE PIECE : English Turkish

adv. tek parça halinde, yekpare

IN A SNAP : English Turkish

adv. hemen, hemencecik, çabucak

IN A SPECIAL SENSE : English Turkish

özel bir şekilde, özel bir anlamda, sıradan olmayan bir halde, eşsiz bir yolla, kendine has bir şekilde

IN A SPECIFIC SENSE : English Turkish

özel bir şekilde, özel bir anlamda, sıradan olmayan bir halde, eşsiz bir yolla, kendine has bir şekilde

IN A SPLIT SECOND : English Turkish

yarım saniye içinde, bir anda, hemen, hemencecik, çok kısa bir sürede

IN A SPOT : English Turkish

darda, zorda, zor bir durumda, sorun içinde, sorunlu, problemli

IN A STATE OF : English Turkish

ir
durumunda, bir
halinde

IN A STATE OF PARALYSIS : English Turkish

felçli bir halde, felçli bir durumda, hareket edemeyecek bir durumda

IN A STATE OF SHOCK : English Turkish

şoke olmuş, şok halinde, afallamış, sersemlemiş, büyülenmiş

IN A STATE OF WAR : English Turkish

savaş halinde, savaşan, dövüş halinde, dövüşen, kavga halinde

IN A STEW : English Turkish

etekleri tutuşarak

IN A STRANGE LAND : English Turkish

yabancı bir ülkede, tanıdık olmayan bir ülkede