Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
INSURED HIMSELF : English Turkish

kendini sigortaladı, kendisine bir kişisel sigorta edindi

INSURED LETTER : English Turkish

n. sigortalı mektup

INSURER : English Turkish

n. sigortacı

INSURGENCE : English Turkish

n. isyan, ayaklanma

INSURGENCY : English Turkish

n. isyan, ayaklanma

INSURGENT : English Turkish

n. asi, isyancı

INSURGENT : English Turkish

adj. asi, ayaklanan, başkaldıran

INSURMOUNTABLE : English Turkish

adj. yenilmez, başa çıkılmaz, aşılmaz, geçilmez

INSURMOUNTABLY : English Turkish

adv. üstesinden gelinemez bir şekilde, alt edilemez bir şekilde, ele geçirilemez bir şekilde, fethedilemez bir şekilde

INSURRECTION : English Turkish

n. başkaldırma, isyan, ayaklanma, ihtilal

INSURRECTIONAL : English Turkish

adj. asi, isyan niteliğinde

INSURRECTIONALLY : English Turkish

adv. asi bir şekilde, isyankâr bir şekilde, başkaldıran bir şekilde

INSURRECTIONARY : English Turkish

adj. asi, isyan niteliğinde

INSURRECTIONARY MOVEMENT : English Turkish

asi hareket, isyankâr hareket, başkaldırı hareketi, devrimci hareket, bir otoriteye veya kurulu bir hükümete karşı organize bir grup halinde gerçekleştirilen isyan hareketi

INSURRECTIONIST : English Turkish

n. asi, isyancı

INSUSCEPTIBILITY : English Turkish

n. duyarsızlık, duygusuzluk, vurdumduymazlık

INSUSCEPTIBLE : English Turkish

adj. hissiz, duyarsız, vurdumduymaz, yapılamaz, elverişsiz

INT. : English Turkish

n. "internal (dâhili)", dâhili, iç, iç tarafla ilgili, içeriye özgü

INT. : English Turkish

n. "international (uluslararası)", uluslararası, uluslar içinde veya arasında, global, küresel

INTACT : English Turkish

adj. dokunulmamış, el değmemiş, bozulmamış, tam

INTACTNESS : English Turkish

n. zarar verilmemiş veya yaralanmamış olma durumu; değiştirilmemiş olma durumu, değiştirilmemişlik; eksiksizlik, tamlık, tam olma durumu, tastamam olma durumu

INTAGLIO : English Turkish

n. oymalı taş, oyma, oyma işi

INTAIL : English Turkish

v. neden olmak, karışmak, parmağı olmak, sebep olmak; gerekmek, gerektirmek; talep etmek, istemek; bir mal veya mülkü miras alabilecek bir kimseye sınırlama getirmek

INTAKE : English Turkish

n. giriş, girme, içeri alma, alınan miktar, tarıma elverişli toprak

INTAKE TUBE : English Turkish

alış tüpü, alış borusu, giriş borusu, içinden bir şey (hava su gaz vs) geçen boru