Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
LINE ABREAST : English Turkish

v. aynı hizada çizmek, yan yana çizmek

LINE ART : English Turkish

hassas, sadece iki renk pikselinden yapılmış olan görüntü

LINE DRAWING : English Turkish

tarama

LINE FEED : English Turkish

satır atlama, satırın ilerlemesi

LINE GRAPH : English Turkish

çizgi grafiği, biz zaman dilimi içerisindeki değerleri işaretleyen grafik

LINE IDENTIFICATION DATABASE : English Turkish

hat veri tabanı tanımlaması, telefon hatlarını ve fatura bilgilerini doğrulamak için yerel telefon şirketleri tarafından kullanılan veri tabanı türü, LIDB (Bilgisayar)

LINE IN : English Turkish

v. içine çizmek

LINE ITEM VETO : English Turkish

Cumhurbaşkanının veya eyalet Valisinin bir yasa tasarısının tamamını veto etmeden sadece belirli maddelerini veto etme yetkisi (ABD Politikası)

LINE OF ACTION : English Turkish

hareket çizgisi, çizgi boyunca hareketin gerçekleştiği hat

LINE OF BATTLE : English Turkish

muharebe hattı, muhalif askeri güçlerin karşılaştıkları yer

LINE OF BUSINESS : English Turkish

iş alanı, belirli ticari iş türü

LINE OF CARS : English Turkish

araba kuyruğu, arabalar sırası

LINE OF COMMUNICATION : English Turkish

iletişim hattı, işetişim kanalı

LINE OF CONFRONTATION : English Turkish

çatışma hattı, mücadele sırasında savaşan tarafların karşılaştıkları bölge

LINE OF DEFENSE : English Turkish

savunma hattı, savunma sistemlerinin bulunduğu yer, savunma noktası

LINE OF DEMARCATION : English Turkish

sınır, sınır çizgisi, yetki sınırı

LINE OF FIRE : English Turkish

ateş hattı, cephe hattı, savaş alanı, ana muharebe hattı

LINE OF INCIDENCE : English Turkish

isabet hattı, temas yönü

LINE OF REASONING : English Turkish

n. fikir zinciri

LINE OF SIGHT : English Turkish

görüş mesafesi, bakış açısı

LINE OF VISION : English Turkish

n. bakış açısı

LINE OFF : English Turkish

v. sınırlamak, sınırlandırmak

LINE OFFICER : English Turkish

n. muharip subay, savaş sırasında askeri veya deniz subayı

LINE ONE'S POCKET : English Turkish

kesesini doldurmak, cebini doldurmak

LINE ONE'S POCKETS : English Turkish

cebini doldurmak, para kazanmak, kâr etmek