Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
ON FRIDAY : English Turkish

n. cuma günü

ON FRIDAYS : English Turkish

n. cuma günleri, her cuma

ON FRIENDLY FOOTING : English Turkish

arkadaşlık ilişkisi içinde, arkadaşça, iyi ilişkiler içinde

ON GOOD TERMS : English Turkish

arası iyi

ON HAND : English Turkish

elde, hazır

ON HEAT : English Turkish

(British) kızışmak, çiftleşmeye hazır olmak (Zooloji)

ON HER BEAM ENDS : English Turkish

adj. alabora olurcasına yan yatmış, yalpaya düşmüş

ON HIATUS : English Turkish

ara verilmiş, mola verilmiş

ON HIRE : English Turkish

kiralık

ON HIS COAT TAILS : English Turkish

adv. sayesinde

ON HIS DEATHBED : English Turkish

ölüm döşeğinde, ölüm yatağındayken, ölmeden hemen önce

ON HIS FACE : English Turkish

yüz ifadesiyle duygularını canlandırarak

ON HIS HEAD : English Turkish

onun sorumluluğunda, onun gözetimi altında

ON HIS KNEES : English Turkish

dizleri üstünde, diz çökerek; mütevazi bir şekilde, boyun eğen bir şekilde

ON HIS OWN : English Turkish

kendi başında, tek başına, yalnız, soyutlanmış

ON HIS OWN RESPONSIBILITY : English Turkish

onun sorumluğunda,
den o sorumlu,
sorumluluğunu o üstlendi

ON HIS RESPONSIBILITY : English Turkish

onun sorumluluğunda, kendisi sorumlu olarak, kendi mesuliyeti altında

ON HIS SHOULDERS : English Turkish

onun omuzları üzerinde, onun sorumluluğu altında, onun gözetimi altında

ON HIS SIDE : English Turkish

onun tarafında, onu destekliyor, onun yanında

ON HIS WAY : English Turkish

yolu üzerinde, bir yere giderken (örn.: "Susan Mike eve gelirken süt almasını söyledi")

ON HOOK : English Turkish

kapalı, müsait değil, kullanımda değil, bağlantısız

ON HORSEBACK : English Turkish

at sırtında, ata binmiş olarak

ON ICE : English Turkish

adj. buzlu

ON INSTINCT : English Turkish

n. içgüdüsel olarak

ON ITS WAY : English Turkish

yolda, yakında gelecek