Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
PREDATORY : English Turkish

adj. yırtıcı, yağmacı

PREDECEASE : English Turkish

v. önce ölmek, daha önce ölmek

PREDECEASED PARENT : English Turkish

n. ilk ölen ebeveyn

PREDECESSOR : English Turkish

n. öncel, selef, önceki kimse, önceki kuşaklar, öncelikli, cet, ata

PREDESTINATE : English Turkish

adj. kısmet olan, alında yazan

PREDESTINATE : English Turkish

v. alnına yazmak, kaderini belirlemek, nasip etmek, takdir etmek

PREDESTINATION : English Turkish

n. yazgı, alın yazısı, kader, kısmet, allah'ın takdiri, takdiri ilâhi

PREDESTINE : English Turkish

v. alnına yazmak, kaderini belirlemek, nasip etmek, takdir etmek

PREDESTINED : English Turkish

adj. kaderi önceden belirmiş, önceden adanmış

PREDETERMINATION : English Turkish

n. önceden belirleme, önceden saptama, önceden kararlaştırma

PREDETERMINE : English Turkish

v. önceden belirlemek, önceden saptamak, önceden kararlaştırmak

PREDETERMINED : English Turkish

adj. önceden belirlenmiş, önceden kararlaştırılmış

PREDICABLE : English Turkish

n. iddia edilebilir şey

PREDICABLE : English Turkish

adj. iddia edilebilir

PREDICAMENT : English Turkish

n. kategori, kötü durum, tatsız durum, çıkmaz

PREDICANT : English Turkish

n. vaiz

PREDICATE : English Turkish

n. yüklem

PREDICATE : English Turkish

v. doğrulamak, belirtmek, beyan etmek, dayandırmak

PREDICATE ADJECTIVE : English Turkish

n. yüklem oluşturan sıfat

PREDICATE NOUN : English Turkish

yüklem oluşturan isim

PREDICATION : English Turkish

n. hüküm, yükleme

PREDICATIVE : English Turkish

adj. doğrulayıcı, yüklemi oluşturan

PREDICATORY : English Turkish

adj. vaiz niteliğinde olan

PREDICT : English Turkish

v. önceden haber vermek, kehanette bulunmak

PREDICTABLE : English Turkish

adj. tahmin edilebilir, önceden kestirilebilir