Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
SALVABLE : English Turkish

adj. kurtarılabilir eşya

SALVADOR : English Turkish

n. Salvador

SALVADOR ALLENDE : English Turkish

n. (
1973) 1970'ten 1973'te bir ateşli silah yaralanmasından ölene kadar Şili'nin devlet başkanı

SALVADOR DALI : English Turkish

n. (
1989) İspanyol sürrealist ressam

SALVADOR EDWARD LURIA : English Turkish

n. (
1991) virüslerin kalıtımsal malzemeleri ve mekanizmaları üzerine araştırmaları sebebiyle fizyoloji ve tıp alanında 1969 Nobel Ödülünü paylaşan (Max Delbruck ve Alfred Hershey ile) İtalyan asıllı ABD'li mikrobiyolog

SALVAGE : English Turkish

n. kurtarma, kurtarılan eşya, enkaz, hurda

SALVAGE : English Turkish

v. kurtarmak, değerlendirmek (hurda vb.)

SALVAGE DIG : English Turkish

(Arkeoloji) enkaz kazısı, kurtarma kazısı, gömülmüş insan eliyle yapılmış eserlerin yok olmasını önlemek amacıyla arkeolojik bir sitenin kazısı (genellikle bir alanın gelişime açılmasından önce gerçekleştirilen, genellikle bir toprak planı geliştirilmeden önce gerçekleştirilen)

SALVAGE EXPERT : English Turkish

kurtarma uzmanı, kurtarma faaliyetlerinde oldukça bilgili kimse

SALVAGE TEAM : English Turkish

enkaz takımı, kurtarma timi

SALVAGE VALUE : English Turkish

n. hurda değeri

SALVAGE VESSEL : English Turkish

kurtarma gemisi

SALVAGE WORK : English Turkish

n. kurtarma çalışmaları

SALVAGEABILITY : English Turkish

n. yıkımdan/yokolmaktan kurtarılabilirlik, kurtarılabilirlik

SALVAGEABLE : English Turkish

adj. kurtarılabilir, korunabilir

SALVAGER : English Turkish

n. kurtaran kimse, yok olmaktan koruyan kimse

SALVARSAN : English Turkish

n. frengi ilacı

SALVATION : English Turkish

n. kurtuluş, kurtulma, kurtarılma, selamet, kurtarma, günahlardan kurtulma

SALVATION ARMY : English Turkish

fakirlere yardım sağlayan ordu

SALVATIONAL : English Turkish

adj. kurtarma ile alakalı, ödeme borçtan kurtarma ile alakalı; hayatını kurtarma ile alakalı

SALVATIONIST : English Turkish

n. selâmet ordusundan kimse

SALVE : English Turkish

n. merhem, yatıştırıcı, teselli, avuntu

SALVE : English Turkish

v. kurtarmak, dindirmek, yatıştırmak, rahatlatmak, iyi gelmek

SALVE HIS CONSCIENCE : English Turkish

vicdanını yatıştırmak, vicdanını sakinleştirmek, vicdanını rahatlatmak

SALVE ONE'S CONSCIENCE : English Turkish

v. vicdanını rahatlatmak