Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
SEASONAL TRADE : English Turkish

n. sezonluk ticaret

SEASONAL UNEMPLOYMENT : English Turkish

sezonluk işsizlik, mevsimsel işsizlik, yılın işsiz insanların sayısının yükseldiği belirli ayları esnasındaki durum

SEASONAL VEGETABLES : English Turkish

mevsimlik sebzeler, sadece belirli mevsimlerde yetişen sebzeler

SEASONAL WORKER : English Turkish

n. sezonluk işçi, mevsimlik işçi

SEASONALITY : English Turkish

n. mevsimsel olma özelliği, sezonsal olma özelliği; periyodik olma özelliği

SEASONALLY : English Turkish

adv. periyodik olarak, yanlızca mevsimlerin belirli zamanlarında meydana gelecek tarzda

SEASONED : English Turkish

adj. kurutulmuş, çeşnili, baharatlı, terbiyeli, terbiyeli (yemek), olgun, görmüş geçirmiş, savaş görmüş

SEASONED SOLDIER : English Turkish

savaş görmüş asker

SEASONED TROOPS : English Turkish

savaş görmüş birlikler, tecrübeli askerler

SEASONER : English Turkish

n. baharatları ekleyen kimse; alıştıran kimse; birbaşka insanın tecrübeli hale gelmesine sebep olan kimse, bir başkasına tecrübe kazandıran kimse; kullanılması için odunları kurutan kimse

SEASONING : English Turkish

n. çeşni, sos, baharat, terbiye

SEAT : English Turkish

n. oturuş, oturak, oturacak yer, yer, sandalye, koltuk, mevki, pantolon kıçı, yuva (valf)

SEAT : English Turkish

v. oturtmak, yerleştirmek, almak (salon), oturağını tamir etmek, oturma yerini onarmak, kıçını tamir etmek (pantolon), yerine oturtmak

SEAT BELT : English Turkish

emniyet kemeri [aut.]

SEAT IN THE HOUSE OF COMMONS : English Turkish

avam kamarasındaki koltuk, İngiliz Parlamentosundaki yer

SEAT OF GOVERNMENT : English Turkish

hükümetin oturduğu yer, hükümet koltuğu

SEAT ONESELF : English Turkish

oturmak

SEAT STAY : English Turkish

isiklet şasesi üzerinde oturağı destekleyen tüp

SEATBELT : English Turkish

n. koltuk kemeri, emniyet kemeri, ani bir sarsıntı esnasında yolcuyu korumak için gögüs ve kalça etrafına sarılan demirlenmiş kemer(ler) (bir otomobilde, bir uçakta, vb.)

SEATED : English Turkish

adj. kişilik (araba), oturmuş, oturaklı, kişilik

SEATED : English Turkish

suff. oturaklı

SEATER : English Turkish

suff. oturaklı

SEATER : English Turkish

n. kişilik (araba)

SEATING : English Turkish

n. oturtma, oturacak yer sağlama, yatak (makine), oturma yerleri

SEATING CAPACITY : English Turkish

koltuk sayısı, yer kapasitesi