English Turkish
SICKIE : English Turkish
n. (Aşağılayıcı terim) akıl hastası kimse, ruhsal olarak hasta kimse, başkaları için tehlike olabilecek psikolojik açıdan rahatsız kimse
SICKISH : English Turkish
adj. hafifçe hasta, kısmen hasta, bir dereceye kadar iğrenç, bir dereceye kadar mide bulandırıcı
SICKLAEMIA : English Turkish
n. (Tıp) anemi orak hücresi, kusurlu hemoglobin üretiminin neticesinde meydana gelen anemi ile karakterize kalıtsal hastalık (kırmızı kan hücrelerinin deforme olması, oksijen yetmezliği, ve dolaşım sistemi problemlerine sebep olan)
SICKLE : English Turkish
n. orak, hilal
SICKLE CELL ANEMIA : English Turkish
(Tıp) anemi orak hücresi, kusurlu hemoglobin üretiminin neticesinde meydana gelen anemi ile karakterize kalıtsal hastalık (kırmızı kan hücrelerinin deforme olması, oksijen yetmezliği, ve dolaşım sistemi problemlerine sebep olan)
SICKLEMIA : English Turkish
n. (Tıp) anemi orak hücresi, kusurlu hemoglobin üretiminin neticesinde meydana gelen anemi ile karakterize kalıtsal hastalık (kırmızı kan hücrelerinin deforme olması, oksijen yetmezliği, ve dolaşım sistemi problemlerine sebep olan)
SICKLEMIC : English Turkish
adj. anemi orak hücresi ile alakalı (Tıp)
SICKLINESS : English Turkish
n. sağlıksızlık, hastalıklılık, halsizlik, bozuk sağlık durumundan muzdarip olma eğilimi; kuvvetsizlik, zayıflık, güçsüzlük, halsizlik
SICKLY : English Turkish
adj. sağlıksız, hastalık yapan, hastalıklı, hastalık derecesinde, hastaca, mide bulandırıcı, iç bayıltıcı, soluk, cılız, iğrenç
SICKNESS : English Turkish
n. hastalık, bulantı, mide bulantısı, kusma
SICKNESS BENEFITS : English Turkish
hastalık tazmimatı, bir işçiye hasta iken kaçırdığı iş için tazminat olarak verilen ödemeler
SICKNESS INSURANCE : English Turkish
n. hastalık sigortası
SICKNESS RATE : English Turkish
n. hastalıklılık oranı, payın hastalık olaylarının sayısı ve paydanın hastalık riski altında olanların sayısı olduğu oran
SICKO : English Turkish
n. (Aşağılayıcı Terim) akıl hastası kimse, ruhsal olarak hasta kimse, başkaları için tehlike olabilecek psikolojik açıdan rahatsız kimse, sickie
SICKOUT : English Turkish
n. tüm çalışanların hasta olma numarası altında günü evde geçirdikleri işten organize edilmiş işe gitmeme (gayrı resmi işçi grevi olarak kullanılan)
SICKROOM : English Turkish
n. revir, hasta odası
SID : English Turkish
n. bir erkek ismi
SIDDHARTHA : English Turkish
n. Buddha (MÖ.
483), Gautama, Nepalli dini lider ve Budizm'in kurucusu
SIDDUR : English Turkish
n. Yahudi dua/ibadet kitabı
SIDE : English Turkish
n. yan, taraf, kenar, kıyı, böğür, bölüm, taraftar, takım [brit.], hava, çalım
SIDE : English Turkish
v. taraf tutmak, aynı tarafta olmak
SIDE : English Turkish
adj. yan, yandaki, yanındaki, ikincil, ikinci derecede
SIDE BY SIDE : English Turkish
yan yana
SIDE CHAIN : English Turkish
kenar zinciri, kenarlar arasında birleştiren zincir
SIDE CRAWL : English Turkish
ir saklanma yerinin gerisinde bir kimsenin böğrü üzerinde emeklemesi
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani