Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
SLING WOO : English Turkish

kucaklaşmak, öpmek, "ilişki kurmak" (Argo)

SLINGBACK : English Turkish

n. topuğun üzerinde bileğe sarılan bir şeridi olan kadın ayakkabısı

SLINGBACKS : English Turkish

n. arkası açık iskarpin

SLINGER : English Turkish

n. fırlatan kimse, savuran kimse, atan kimse

SLINGSHOT : English Turkish

n. sapan, mancınık, katapult

SLINK : English Turkish

v. sinsice sokulmak, gizlice yürümek, yavrusunu düşürmek, erken doğurmak [zool.], erken doğmak [zool.]

SLINK OFF : English Turkish

sıvışmak, tüymek

SLINKY : English Turkish

adj. sinsi, gizli, gizli kapaklı işleri olan, daracık, vücuda oturan

SLIP : English Turkish

n. ayağı kaymak, kayma, sürçme, yanlışlık, hata, gaf, aksilik, külot, yastık kılıfı, tasma kayışı, kayış, toprak kayması, gemi kızağı, aşı kalemi [bot.], evlat, çıta, koçan

SLIP : English Turkish

v. kaymak, sürçmek, kaçmak, atlatmak, çözülmek, hata yapmak, yanılmak, kaydırmak, kaçırmak, geçirmek, serbest bırakmak, salıvermek, kaybetmek, gerilemek, gizlice vermek, sıyırmak, erken doğmak [zool.]

SLIP A COG : English Turkish

hata yapmak, yanlış yapmak (Argo)

SLIP A PEG : English Turkish

hafifçe bozulmak, hafifçe kötüleşmek

SLIP BY : English Turkish

geçip gitmek, akıp gitmek, çabucak geçmek

SLIP CLOTH : English Turkish

masa örtüsü, masayı korumak veya süslemek için kullanılan kumaş

SLIP COVER : English Turkish

mobilyalarda kullanılan kumaş örtü

SLIP IN : English Turkish

kayıp içine düşmek, içeri kaymak, karışmak, kaydırmak, sürmek, bahsetmek

SLIP INTO : English Turkish

v. girmek, sokuvermek, sıkıştırmak

SLIP INTO ANOTHER SUIT : English Turkish

aşka bir kılığa girmek, hızlıca kıyafetlerini değiştirmek

SLIP OF THE PEN : English Turkish

yazı hatası

SLIP OF THE TONGUE : English Turkish

dil sürçmesi, gaf

SLIP OFF : English Turkish

kaçmak, tüymek, çıkarmak, sıyırmak

SLIP ON : English Turkish

giymek, üstüne geçirmek

SLIP ON WELDING : English Turkish

n. geçme kaynak

SLIP ONE OVER : English Turkish

aldatmak, kandırmak, dolandırmak

SLIP ONE'S BREATH : English Turkish

ölmek, göçüp gitmek