Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
SOILED HIS HANDS : English Turkish

elini kirletti, elini kire bulaştırdı, elini pisliğe bulaştırdı, kendini küçük düşürdü, suça bulaştı, yasa dışı faaliyetler karıştı

SOILING : English Turkish

n. bir şeyi kirletme; ahırdaki sığırı yeşim yem vererek besleme (Tarım); enkoprezi, dışkı çıkarma, irade dışı bir şekilde dışkı yapma, altına yapma, dört yaşın üstünde olan çocukların bilerek veya bilmeyerek dışkı yaparak giysilerini kirletmeleri (Tıp)

SOILLESS : English Turkish

adj. topraksız; kirsiz, kir olmadan; lekesiz, izsiz

SOIREE : English Turkish

n. suare, gece matinesi, akşam partisi

SOIXANTE-NEUF : English Turkish

n. (Fransızca) "sixty-nine (altmış dokuz)", altmış dokuz, iki kişi tarafından birbirinin cinsel organları üzerinde aynı anda gerçekleştirilen oral seks

SOJA : English Turkish

n. soya, soya fasulyesi, baklagillerden güneydoğu Asya'ya özgü yıllık bir bitki (toprağı iyileştirmek hayvanlara yem olarak kullanmak ve besleyici tohumları için yetiştirilir)

SOJOURN : English Turkish

n. geçici olarak kalma, bir süre için kalma

SOJOURN : English Turkish

v. geçici olarak kalmak, bir süre kalmak

SOJOURNER : English Turkish

n. konuk, misafir, geçici olarak kalan kimse

SOJOURNER TRUTH : English Turkish

(
1883, Isabella Baumfree olarak doğan) azat edilmiş köle ve siyahi Amerikan insan hakları savunucusu

SOJOURNMENT : English Turkish

n. geçici olarak kalma, geçici ikamet, kısa süreli yerleşme, görece kısa bir süreliğine bir yerde ikamet etme

SOKE : English Turkish

n. yerel yargı hakkı

SOL : English Turkish

n. sol [müz.]

SOL FA : English Turkish

v. nota işaretleri, nota sistemi, gam [müz.], notaya bakarak okuma

SOL FA SYLLABLES : English Turkish

n. nota işaretleri, nota imleri

SOLA : English Turkish

n. bataklık yerlerde yetişen ve sapı şapka ve başkaca eşya yapımında kullanılan bir baklagil (güney Hindistan ve Batı Hint Adaları'na özgüdür)

SOLACE : English Turkish

n. avuntu, teselli, avunma

SOLACE : English Turkish

v. avutmak, teselli etmek

SOLACED : English Turkish

adj. avutulmuş, teselli edilmiş, üzüntüsü hafifletilmiş; teskin edilmiş, rahatlatılmış, ferahlatılmış

SOLACEMENT : English Turkish

n. avutma, teselli etme, üzüntüsünü hafifletme; teskin etme, rahatlatma, ferahlatma

SOLACER : English Turkish

n. avutan kimse, teselli eden kimse, üzüntüsünü hafifleten kimse; teskin eden kimse, rahatlatan kimse, ferahlatan kimse

SOLAN : English Turkish

n. çok büyük sümsük kuşu; sümsük kazı

SOLAN GOOSE : English Turkish

n. sümsük kuşu

SOLANA BEACH : English Turkish

n. Solana sahili, Kaliforniya'nın (ABD) güneyinde Pasifik kıyısında bulunan bir şehir

SOLANACEOUS : English Turkish

adj. itüzümü ailesinden olan (Botanik)