Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
SOLARIS : English Turkish

n. Sun Microsystems tarafından üretilen ve bazı grafiksel arayüzler ve pencere sistemleri içeren bir UNIX ortamı işletim sistemi (öncelikli olarak sunucularda kullanılan)

SOLARISE : English Turkish

v. (Britanya İngilizcesi) güneş ışığına aşırı bir şekilde maruz bırakarak hasar vermek (bir fotoğraf negatifinde olduğu gibi); güneşin etkisine maruz kalmak, güneşin etkisine maruz bırakmak (solarize olarak da yazılır)

SOLARISED : English Turkish

adj. (Britanya İngilizcesi) güneş ışığına aşırı bir şekilde maruz bırakılarak hasar verilmiş (bir fotoğraf negatifinde olduğu gibi); güneşin etkisine maruz kalmış, güneşin etkisine maruz bırakılmış (solarized olarak da yazılır)

SOLARIUM : English Turkish

n. solaryum, güneş banyosu yapılan yer

SOLARIZATION : English Turkish

n. güneş ışığına aşırı bir şekilde maruz bırakarak hasar verme (bir fotoğraf negatifinde olduğu gibi); güneşin etkisine maruz kalma, güneşin etkisine maruz bırakma

SOLARIZE : English Turkish

v. güneş ışığı ile tedavi etmek, güneşte bırakmak, güneşte bırakıp bozmak

SOLARIZED : English Turkish

adj. (Amerikan İngilizcesi) güneş ışığına aşırı bir şekilde maruz bırakılarak hasar verilmiş (bir fotoğraf negatifinde olduğu gibi); güneşin etkisine maruz kalmış, güneşin etkisine maruz bırakılmış (solarised olarak da yazılır)

SOLATIUM : English Turkish

n. tazminat

SOLD : English Turkish

adj. satılmış, para karşılığından verilmiş

SOLD A PUP : English Turkish

kandırılmış, aldatılmış, oyuna getirilmiş

SOLD GAME : English Turkish

satılmış oyun, satılmış maç, bilerek kaybetmeleri için oyunculara rüşvet verilmiş maç

SOLD HIS SOUL TO THE DEVIL : English Turkish

uhunu şeytana sattı, istediğini alabilmek için ne paha gerekiyorsa ödemeye hazır oldu

SOLD IDEAS : English Turkish

fikirler sattı, fikirleri pazarladı, iyi fikirlerini para karşılığında sundu

SOLD LIKE HOT CAKES : English Turkish

peynir ekmek gibi satıldı, büyük miktarlarda satıldı, çok sattı, çok iyi sattı

SOLD OFF HIS BUSINESS : English Turkish

şirketini sattı, işyerini elden çıkardı

SOLD ON CREDIT : English Turkish

orca sattı, kredi ile sattı, karşılığı kendisine daha sonra ödenmek üzere sattı

SOLD OUT : English Turkish

itti

SOLDER : English Turkish

n. lehim

SOLDER : English Turkish

v. lehimlemek, lehimle tutturmak, lehimlenmek

SOLDERED : English Turkish

adj. lehimli, lehimlenmiş; bir arada kaynaştırılmış, bir arada eritilmiş, bir araya getirilmiş, birleştirilmiş

SOLDERER : English Turkish

n. lehimleyen kimse, lehim yapan kimse, metal yüzeyleri bir arada kaynaştıran kimse

SOLDERING : English Turkish

n. lehimleme

SOLDERING IRON : English Turkish

havya, lehim havyası

SOLDERING LAMP : English Turkish

lehim lambası, lehimleme lambası, lehim yaparken kullanılan lamba, ısıtarak metal parçaları birleştirirken kullanılan lamba

SOLDERING TORCH : English Turkish

lehimleme meşalesi, metal parçaları ısıtarak bir araya getirmek için kullanılan meşale