English Turkish
SONORAN DESERT : English Turkish
Sonoran çölü, Kuzey Amerika'da büyük çöl (Arizona, Kaliforniya and Meksika' bulunan)
SONORITY : English Turkish
n. ses verme, ses verme niteliği, ses yüksekliği
SONOROUS : English Turkish
adj. ses çıkaran, ses veren, tınlayan, çınlayan, yankılı, tantanalı, dolgun (ses)
SONOROUSLY : English Turkish
adv. gür bir şekilde, tınlayarak, yankılı bir şekilde
SONS : English Turkish
n. erkekler, çoluk çocuk, oğullar
SONS IN LAW : English Turkish
n. damatlar
SONSY : English Turkish
adj. etine dolgun, balık etinde, tombul, cıvıl cıvıl, şirin, uğurlu
SONY : English Turkish
n. Sony şirketi, 1946 yılında kurulan Tokyo merkezli büyük Japon şirketi, elektronik aletler ve geniş bir yelpazeye yayılmış diğer malzemeler (elektronik video oyunu, ev ve portatif ses sistemleri, araba ses sistemleri, video kameralar, DVD-CD oynatıcılar ve kaydediciler, vb.) üreticisi
SONY CORPORATION : English Turkish
n. Sony şirketi, 1946 yılında kurulan Tokyo merkezli büyük Japon şirketi, elektronik aletler ve geniş bir yelpazeye yayılmış diğer malzemeler (elektronik video oyunu, ev ve portatif ses sistemleri, araba ses sistemleri, video kameralar, DVD-CD oynatıcılar ve kaydediciler, vb.) üreticisi
SONY PLAYSTATION : English Turkish
Sony oyun konsolu, Sony tarafından yaratılan televizyon video oyunu türü
SOOK : English Turkish
n. (Avustralya İngilizcesi) utangaç veya korkak çocuk, çekingen veya ürkek kimse; mızmız, ağlamaya veya şikâyet etmeye eğilimli kimse, sızlanan, dırdırcı
SOOL : English Turkish
v. (Avustralya & Yeni Zelanda) saldırmak (köpeklerde), eti dişlerle parçalamak; bir kimseyi bir şey yapmaya teşvik veya tahrik etmek
SOON : English Turkish
adv. çok geçmeden, yakında, pek yakında, birazdan, biraz sonra, çabuk, erken, erkenden, hemen, neredeyse, seve seve
SOON AFTER : English Turkish
az sonra
SOONER OR LATER : English Turkish
adv. er geç, er ya da geç
SOONERS : English Turkish
n. Oklahoma Üniversitesi'nin (ABD) atletizm takımlarının adı
SOONEST : English Turkish
adv. en erken
SOOT : English Turkish
n. is, kurum
SOOT : English Turkish
v. is yapmak, is lekesi yapmak, kurum bulaştırmak
SOOTH : English Turkish
n. gerçek, hakikat
SOOTHE : English Turkish
v. yatıştırmak, sakinleştirmek, dindirmek, teskin etmek
SOOTHER : English Turkish
n. yatıştıran kimse, arabulucu kimse, barış getiren kimse; rahatlatan kimse, dindiren kimse
SOOTHING : English Turkish
adj. yatıştırıcı, sakinleştirici, rahatlatıcı, teskin edici, dinlendirici, huzur veren
SOOTHINGLY : English Turkish
adv. yatıştırarak, rahatlatarak, dindirerek, sakinleştirerek
SOOTHINGNESS : English Turkish
n. yatıştırıcılık, rahatlatıcı olma durumu, dindiricilik, sakinleştiricilik
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani