Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
SOPRANO : English Turkish

n. soprano, soprano sesli sanatçı

SOPRANO : English Turkish

adj. soprano

SORA : English Turkish

n. kısa bir gagası ile gri-kahve tüyleri bulunan küçük bir bataklık kuşu (anayurdu Kuzey Amerika'dır)

SORB : English Turkish

n. üvez ağacı

SORB APPLE : English Turkish

n. üvez ağacı meyvesi

SORBEFACIENT : English Turkish

n. emilmeyi kolaylaştırıcı madde

SORBEFACIENT : English Turkish

adj. emdirici, emilmeyi kolaylaştırıcı

SORBENT : English Turkish

n. (Kimya) sorbent, emici madde

SORBET : English Turkish

n. meyve püresi, şerbet

SORBIAN : English Turkish

n. Wend (Ortaçağ'da Almanya'nın kuzeydoğusunda yaşamış bir Slav halkından olan kimse); Sorb (bu halktan geriye kalanların günümüzdeki adı)

SORBIAN : English Turkish

n. Sorbların (Ortaçağ'da Almanya'nın kuzeydoğusunda yaşamış bir Slav halktan geriye kalanların günümüzdeki adı) Slavik dili; Almanya'nın güneydoğusunda kırsal bölgelerde konuşulan Slavik dil

SORBIAN : English Turkish

adj. Wendlere (Ortaçağ'da Almanya'nın kuzeydoğusunda yaşamış bir Slav halkı) veya Sorblara (bu halktan geriye kalanların günümüzdeki adı) ait; Wendlerin veya Sorblar'ın diline ait

SORBITOL : English Turkish

n. sorbitol, imalatta ve diğer maddelerde şeker yerine kullanılan kristal alkol (Biyokimya)

SORBO RUBBER : English Turkish

n. süngersi kauçuk

SORBONNE : English Turkish

n. Sorbon, Paris Üniversitesi'nde (Fransa) sanat ve edebiyat fakültesi

SORBOSE : English Turkish

n. sorboz, sorbitol şekeri, sorbitolden (imalatta ve diğer maddelerde şeker yerine kullanılan kristal alkolden) türetilen ve C vitamini sentezinde kullanılan kristal şeker

SORCERER : English Turkish

n. büyücü, afsuncu, sihirbaz

SORCERESS : English Turkish

n. büyücü kadın

SORCEROUS : English Turkish

adj. büyülü

SORCERY : English Turkish

n. büyü, sihir, büyücülük

SORDID : English Turkish

adj. pis, sefil, aşağılık, para canlısı, çıkarcı, alçak, cimri

SORDID DISTRICT : English Turkish

güvenilmez bölge, kirli bölge, şüpheli alan, kuşkulu alan, temiz olmayan alan

SORDIDLY : English Turkish

adv. sefil bir şekilde, acınası bir şekilde, berbat bir şekilde; kirli bir şekilde, pis bir şekilde; alçakça, soysuzca; oburca, açgözlü bir şekilde, cimrice

SORDIDNESS : English Turkish

n. pislik, sefalet, cimrilik, çıkarcılık, adilik

SORDINE : English Turkish

n. surdin, ses kırıcı