English Turkish
THE WALL : English Turkish
n. berlin duvarı
THE WAR TO END ALL WARS : English Turkish
tüm savaşları bitiren savaş, I. Dünya Savaşı, esas olarak Orta Doğu ve Avrupa'da
1918 yılları arasında yaşanan Merkez Kuvvetler ve Müttefikler arasındaki büyük savaş
THE WASHING MACHINE IS BROKEN : English Turkish
çamaşır makinesi bozuldu
THE WATCH IS FAST : English Turkish
saat çok ileriye kurulmuş, saat doğru zamanın ilerisinde
THE WATERS : English Turkish
n. derya, deniz
THE WAVE : English Turkish
n. deniz, derya
THE WAVES : English Turkish
n. enginler, deniz
THE WAY : English Turkish
n. yöntem, yapılış şekli, yapma şekli
THE WAY IT SHOULD BE DONE : English Turkish
yapılması gereken yol, işin yapılması gereken yolu
, doğru dürüst yapılan, iyi yapılan
THE WAY THINGS ARE : English Turkish
ir durumun sonucu, olayların objektif olarak nasıl göründüğü, nesnelere tarafsız bir gözle bakarsak
THE WAY TO HELL IS PAVED WITH GOOD INTENTIONS : English Turkish
cehenneme giden yol iyi niyet taşları ile döşenmiştir, problemler sık sık iyi bir fikirle başlar
THE WEAK SEX : English Turkish
zayıf cinsiyet, fiziksel olarak görece zayıf olmalarından dolayı kadınların lakabı
THE WEAKER SEX : English Turkish
daha zayıf cinsiyet, kadın ve erkek arasında daha az güçlü olan
THE WEATHER PROMISES FINE : English Turkish
hava düzeleceğe benziyor
THE WEATHER TODAY IS BAD : English Turkish
ugün hava kötü
THE WEATHER TODAY IS GOOD : English Turkish
ugün hava iyi
THE WEDDING MARCH : English Turkish
evlilik marşı, genellikle evlilik törenlerinde çalınan ünlü müzikal beste (Felix Mendelssohn tarafından bestelenen)
THE WEE HOURS : English Turkish
n. sabahın körü, erken saatler
THE WEIGHT OF EVIDENCE : English Turkish
n. önemli delil
THE WEST : English Turkish
Batı, Batı dünyası, dünyanın en daha fazla gelişmiş ve daha güçlü ülkeleri oldukları düşünülen Batılı ülkeler
THE WHEEL OF FORTUNE : English Turkish
n. çarkıfelek
THE WHEELS OF GOVERNMENT : English Turkish
n. devlet işleri
THE WHEN AND WHERE OF SMTH : English Turkish
n. yeri ve zamanı
THE WHILE : English Turkish
adv. bu sırada, bu esnada
THE WHITE HOUSE PLUMBERS : English Turkish
n. beyaz saray tesisatçıları, Tesisatçılar, Richard Nixon'ın başkanlığı döneminde birkaç yıl varlığını sürdüren ve görevi siyasi rakipleri araştırmak ve rahatsız etmek olan özel soruşturma birimi (yasadışı telefon dinlemeleri, mektupları inceleme, meskene tecavüz, vb. yöntemleri kullanarak)
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani