Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
TRAFFIC SIGN : English Turkish

trafik işareti

TRAFFIC SIGNAL : English Turkish

n. trafik ışığı, trafik sinyali, değişen ışıklar vasıtasıyla trafiği yönlendiren enstrüman, bir fener şeklindeki otomatik mekanizma

TRAFFIC VIOLATION : English Turkish

trafik ihlali, trafik kuralı ihlali, bir aracı sürmekle alakalı bir yasanın ihlali

TRAFFIC WARDEN : English Turkish

(İngiliz İngilizcesi) park cezası yazan bayan polis

TRAFFICABLE : English Turkish

adj. seyahat edilebilir; pazarlanabilir, ticari alışveriş için uygun

TRAFFICKER : English Turkish

n. kaçakçı, satıcı (uyuşturucu vb.)

TRAFFICKING : English Turkish

n. satma eylemi, ticaretini yapma eylemi, alışveriş (özellikle yasadışı uyuşturucuların)

TRAFFICKING IN DRUGS : English Turkish

yasadışı uyuşturucuların alınıp satılması

TRAFFICKING IN HUMAN BEINGS : English Turkish

insanların alınıp satılması, insan ticareti (köle ticaretinde olduğu gibi)

TRAGACANTH : English Turkish

n. sakız veya reçine türü

TRAGEDIAN : English Turkish

n. trajedi aktörü, trajedi yazarı

TRAGEDIENNE : English Turkish

n. trajedi aktrisi

TRAGEDY : English Turkish

n. trajedi, facia, felâket

TRAGI-COMEDY : English Turkish

trajikomik, aynı zamanda üzücü öğelerde taşıyan eğlendirici oyun

TRAGIC : English Turkish

adj. trajik, acı, feci

TRAGIC CIRCUMSTANCES : English Turkish

trajik koşullar, trajik şartlar, şok edici olayların üst üste gelmesi, bir durum için üzücü sahne

TRAGIC EVENT : English Turkish

trajik olay, shocking occurrence, event which causes sadness

TRAGIC HERO : English Turkish

trajik kahraman, faaliyeti önlenen bir anti kahramanın merkezi edebi figürü

TRAGICAL : English Turkish

adj. trajik, talihsiz, felaketli, belalı, şanssız, bahtsız, çok acı; trajediye ilişkin

TRAGICALLY : English Turkish

adv. feci şekilde, trajik bir biçimde, acı şekilde

TRAGICOMEDY : English Turkish

n. trajikomedi

TRAGICOMIC : English Turkish

adj. trajikomik

TRAGUS : English Turkish

n. dış kulağın ön kısmındaki çıkıntı (Latince)

TRAIL : English Turkish

n. iz, yol, patika, kuyruk (elbise vb.)

TRAIL : English Turkish

v. sürüklemek, peşinden sürüklemek, izlemek, sürüklenmek, incecik tütmek, sürünmek, yerde uzamak (bitki), dökülmek (yorgunluktan)