Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
WAR PAINT : English Turkish

savaş boyası, makyaj malzemesi, en iyi giysi

WAR PATH : English Turkish

n. savaşa gidilen yol, savaşa gitme (kızılderili), kızılderililerin savaşa gitmesi

WAR PLANE : English Turkish

savaş uçağı

WAR REFUGEES : English Turkish

savaş sığınmacıları, savaş mültecileri, savaş göçmenleri, savaştan kaçanlar, harpten kaçan insanlar

WAR REPARATIONS : English Turkish

n. savaş tazminatı

WAR RESERVE STORES UNIT : English Turkish

yedek savaş depoları ünitesi, ordu için malzeme depolayan birim

WAR RISKS : English Turkish

savaş riskleri, savaş durumunda ortaya çıkması muhtemel tehlikeler

WAR ROOM : English Turkish

savaş odası, durum odası, harekât odası, komuta merkezi, savaş sırasında komuta merkezi, savaşın planlandığı yer

WAR SONG : English Turkish

savaş şarkısı, savaş marşı, savaş sırasında söylenen şarkı veya marş

WAR STORY : English Turkish

n. savaş hikâyesi, savaş öyküsü, savaş anısı, bir savaş sırasında gerçekleşmiş olan bir şeyin kişisel öyküsü (bu ifade doğrudan bir savaş tecrübesi için veya mecazi olarak zor tehlikeli ve sıkıntı verici bir durumu anlatmak için kullanılabilir)

WAR TIME : English Turkish

savaş zamanı, muharebe zamanı, çarpışma zamanı, savaş sırasındaki çarpışma zamanı

WAR TO THE KNIFE : English Turkish

topyekûn savaş, toptan savaş, tamamen savaş hali

WAR TORN : English Turkish

savaş mağlubu, savaştan zarar görmüş olan, alandaki aralıksız çarpışmalardan dolayı en büyük zararı görmüş bölge

WAR VETERAN : English Turkish

n. gazi

WAR VICTIMS : English Turkish

savaş kurbanları, savaş kayıpları, savaş sırasında ölen insanlar

WAR WHOOP : English Turkish

kızılderili savaşçığlığı

WAR WITH : English Turkish

v. ile savaşmak

WAR ZONE : English Turkish

n. savaş bölgesi, askerî operasyonların çatışma alanı; açık denizde gemilerin hasım bir ulus tarafından saldırıya uğrama riskinde olduğu alan

WAR-RAVAGED : English Turkish

adj. savaşta tahrip edilmiş, savaşta harabeye çevrilmiş, savaş şiddeti kullanılarak harap ve yok edilmiş

WAR-WORN : English Turkish

savaş yorgunu, harp yorgunu

WARBLE : English Turkish

n. ötme, şakıma, şırıldama, ezgi, nağme, semerin yaptığı şişlik, hayvan sırtındaki kurtçuklu şişlik

WARBLE : English Turkish

v. ötmek, şakımak, sesini titretmek, şırıldamak

WARBLE FLY : English Turkish

n. büvelek, sığırsineği

WARBLE ONE'S OWN PRAISES : English Turkish

övünmek, kendi kendini övmek, böbürlenmek, kendi kendinin sırtını sıvazlamak

WARBLED : English Turkish

adj. titrek, titremeli, perde arasında dalgalanan (seste)