Ottoman Turkish
KEŞİŞÂNE : Ottoman Turkish
f. Keşişe yakışır yolda. Papaza uygun şekil ve surette
KEŞK : Ottoman Turkish
Kavi, kuvvetli, sağlam. * Kabuğu çıkmış arpa. * Arpa suyu. * Yoğurt keşi
KEŞKEK : Ottoman Turkish
Haşlandıktan sonra kurutulmuş buğday
KEŞKEŞE : Ottoman Turkish
Şin harfini kef gibi okumak. * Yılan ötüşü
KEŞMEKEŞ : Ottoman Turkish
f. Kararsızlık. Karışıklık. Tereddüd. Kavga. Çekişme
KEŞMEKEŞ : Ottoman Turkish
karışıklık
KEŞNİ : Ottoman Turkish
f. Koruluk, orman
KEŞR : Ottoman Turkish
Gülünce dişlerin görünmesi
KEŞT : Ottoman Turkish
Seyir ve temâşâ etmek. Gezmek. * Hanzale
KEŞTİTE : Ottoman Turkish
Yuvarlak karpuz
KEŞTÎ : Ottoman Turkish
f. Gemi, sefine
KEŞTÎ-İ GAM : Ottoman Turkish
Gam gemisi. * Mc: Bu dünya
KEŞTÎBAN : Ottoman Turkish
f. Gemici, kaptan
KEŞTÎGER : Ottoman Turkish
f. Gemi yapan veya tamir eden kimse
KEŞTÎGÂH : Ottoman Turkish
f. Liman. Gemilerin barındığı yer
KEŞTÎNİŞİN : Ottoman Turkish
f. Gemide oturan. Gemide bulunan kimse
KEŞŞAF : Ottoman Turkish
Keşfeden. Gizli şeyleri bulup meydana çıkaran. * Meşhur bir tefsir ismi. * İzci
KEŞŞAF : Ottoman Turkish
keşfeden, açan, bulan
KİBA : Ottoman Turkish
Süprüntü
KİBAR : Ottoman Turkish
(Kebir. C.) İnce ve nârin yapılı. Terbiyeli ve nezaket sahibi. Hassas. * Kebirler. Büyük rütbeliler. Büyükler
KİBAR : Ottoman Turkish
ince, nazik
KİBARANE : Ottoman Turkish
f. Büyük adamlara, nâzik ve görgülü kimselere yakışır şekil ve surette
KİBARE : Ottoman Turkish
Ululuk, büyüklük
KİBASE : Ottoman Turkish
Bütün olan hurma salkımı
KİBAŞ : Ottoman Turkish
(Kebş. C.) Erkek koyunlar, koçlar
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani