Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
TARİM : Ottoman Turkish

Kalın bulut. * Elleri ve ayakları kaba olan kimse

TARİS : Ottoman Turkish

Kavi, kuvvetli

TARİYE : Ottoman Turkish

Ansızın gelen belâ, dâhiye

TARİZ : Ottoman Turkish

Cansız, kuru nesne. * Meyyit, ölü

TARK : Ottoman Turkish

Vurmak. * Dövmek. * Yünü ve pamuğu ağaçla vurmak. * Bulanık su. * İçine deve bevlettiğinden dolayı pislenmiş olan yağmur suyu. * Vücuttaki gevşeklik

TARMESE : Ottoman Turkish

Münkabız olmak

TARR : Ottoman Turkish

Kesmek. * Keskinletmek. * Yapmak. * (Bıyık) gelmek. * Çolak olmak. * Düşmek

TARRAKA : Ottoman Turkish

Gümbürtü

TARRAKA : Ottoman Turkish

gümbürtü

TARRAR : Ottoman Turkish

Yankesici, hilekâr

TARRAR : Ottoman Turkish

yankesici

TARRİYAN : Ottoman Turkish

Sepet. * Büyük tabak

TARSİ' : Ottoman Turkish

Bezemek, süslemek. * Sevinç, neşât

TARSİF : Ottoman Turkish

Birbirine bitiştirip kuvvetlendirme, sağlamlaştırma

TARSİG : Ottoman Turkish

Vüs'at vermek, genişlik vermek

TARSİN : Ottoman Turkish

Sağlamlaştırmak. Bir şeyi tahkik etmek. * Bilmek. * Metanet ve cesaret vermek

TARSİN : Ottoman Turkish

sağlamlaştırma

TARSİNÂT : Ottoman Turkish

(Tarsin. C.) Sağlamlaştırmalar

TARSİS : Ottoman Turkish

(Rasas. dan) Kurşunla perçinleme, kurşunlaştırma, sağlamlaştırma. * Kadının sadece gözleri görünecek şekilde örtünmesi

TARTABE : Ottoman Turkish

Keçiyi sağmak için çağırmak

TARTİB : Ottoman Turkish

Islatma, rutubetlendirme. Islatılma. * Tâzelik verme. * Hoşlandırılma. * Hurmanın rutubetli olması

TARTİB-İ LİSAN : Ottoman Turkish

Güzel bir söz söyleyerek dili mânen tatlılaştırma

TARTİL : Ottoman Turkish

Saçı yağlamak

TARY : Ottoman Turkish

Taptaze. Çok taze

TARZ : Ottoman Turkish

Usul, şekil, üslub. * Yol. Hey'et