Ottoman Turkish
TARAF : Ottoman Turkish
yan, yön
TARAFDAR : Ottoman Turkish
f. Birinin tarafını tutan, bir tarafı tutan, bir tarafı kayıran
TARAFDAR : Ottoman Turkish
taraf tutan
TARAFDARANE : Ottoman Turkish
taraf tutarcasına
TARAFDARÎ : Ottoman Turkish
f. Kayırıcılık, taraftarlık
TARAFEYN : Ottoman Turkish
İki taraf. İki nihayet. * Dâvada karşılıklı iki hasım. Her iki taraf
TARAFEYN : Ottoman Turkish
iki taraf
TARAFGİR : Ottoman Turkish
f. Taraf tutan. Taraflardan birine sahip çıkan
TARAFGÎR : Ottoman Turkish
taraf tutan
TARAFGÎRÂNE : Ottoman Turkish
taraf tutar gibi
TARAH : Ottoman Turkish
(C.: Etrâh) Tasa, keder, hüzün, melâlet
TARAHHUM : Ottoman Turkish
(Bak: Terahhum)
TARAİF : Ottoman Turkish
(Tarife. C.) Az bulunur şeyler
TARAİK : Ottoman Turkish
(Tarikat. C.) Tarikatlar, meslekler
TARAK : Ottoman Turkish
Bulutların bir yere toplanması. * Aynı cinsten olan şeylerden bazısı bazısının üstünde olması
TARAN : Ottoman Turkish
f. Karanlık
TARANCİBİN : Ottoman Turkish
Kudret helvası
TARARET : Ottoman Turkish
Semizlik, besililik, şişmanlık
TARAS : Ottoman Turkish
İzdihamlık, çok kalabalık
TARASRUS : Ottoman Turkish
Katı olmak, şiddetlilik. * Sağlam olmak
TARASSUD : Ottoman Turkish
Bir şeyi çok dikkat ederek gözetleme. İntizar üzere olma. Gözetleme
TARASSUD : Ottoman Turkish
gözetleme
TARASSUDÂT : Ottoman Turkish
(Tarassud. C.) Gözlemler, tarassutlar, gözetlemeler
TARASSUDÂT : Ottoman Turkish
gözetlemeler
TARAT : Ottoman Turkish
f. Çapul, yağma, talan
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani