Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
KEVA' : Ottoman Turkish

Bileğin çıkması. * Bilek kemiği

KEVAHİL : Ottoman Turkish

(Kâhil. C.) Sırtlar, arkalar. * Gayretsizler, uyuşuklar, tembeller

KEVAHİN : Ottoman Turkish

(Kâhin. C.) Kâhinler. Falcılar. Gaibten haber verenler. * Alimler

KEVAHİN : Ottoman Turkish

kâhinler, falcılar

KEVAİB : Ottoman Turkish

(Kâib. C.) Yeni yetişmiş turunç memeli kızlar

KEVAKİB : Ottoman Turkish

(Kevkeb. C.) Yıldızlar

KEVAKİB : Ottoman Turkish

yıldızlar

KEVAKİB-ŞİNÂS : Ottoman Turkish

f. Müneccim

KEVALİK : Ottoman Turkish

Kısa boylu

KEVAR(E) : Ottoman Turkish

f. Meyve veya üzüm küfesi. * Bal arısı gömeci, petek. * Geceleri havada peyda olan bulut. Sis

KEVD : Ottoman Turkish

Yakın olmak

KEVDEN : Ottoman Turkish

(C.: Kevâdân) Semerli at. * Akılsız, ahmak, düşüncesiz

KEVH : Ottoman Turkish

Gâlip olmak

KEVKEB : Ottoman Turkish

Yıldız. * Parıldamak

KEVKEB : Ottoman Turkish

yıldız

KEVKEB-İ DERRÎ : Ottoman Turkish

Parlak yıldız

KEVKEBE : Ottoman Turkish

f. Fevkalâde tantana. İhtişam, debdebe, şöhret

KEVKEBÎ : Ottoman Turkish

Yıldıza ait, yıldızla ilgili

KEVLAN : Ottoman Turkish

Kandıra adı verilen ot

KEVLEM : Ottoman Turkish

Fülfül denilen karabiber cinsi

KEVMA : Ottoman Turkish

Büyük ökçeli dişi deve

KEVMAH : Ottoman Turkish

Dübürü büyük kimse

KEVME : Ottoman Turkish

Küme

KEVN : Ottoman Turkish

Hudus. Varlık, var olmak. Vücud, âlem, kâinat. Mevcudiyet

KEVN : Ottoman Turkish

yaratılan, âlem