Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Risale

Turkish Risale
MUKÎT : Turkish Risale

Muhafaza eden. Hâfız. Amelleri zâyi' etmeyip koruyan. Gizliyi bilen. Gıda ve rızık veren

MUKİBB : Turkish Risale

Lüzumlu olan, icab eden

MUKŞA : Turkish Risale

Kabuğu çıkarılmış. * Derisi soyulmuş

MUKŞAİRR : Turkish Risale

Ürperen

MULEKKIN : Turkish Risale

(Bak: Mülekkın)

MULİ' : Turkish Risale

Tutkun, düşkün, ihtiraslı

MULİF : Turkish Risale

(Ülfet. den) Alışık, alışmış. Ülfet etmiş

MULİM : Turkish Risale

(Elem. den) Elem ve keder verici

MUM : Turkish Risale

f. Yumuşak. * Mum

MUMA-İLEYH : Turkish Risale

(Mumâileyhâ) Kendisine işâret edilen. İsmi evvelce geçen

MUMA-İLEYHİM : Turkish Risale

İsmi evvelce geçenler. * İmâ edilenler, yukarıda anlatılmış olanlar

MUMA-İLEYHİNN : Turkish Risale

(Mumâ-ileyhâ. C.) Adı geçen kadınlar, yukarıda anılan kızlar, imâ edilenler

MUMAHELE : Turkish Risale

Hile etmek. * Oyunla aldatmak. Hilekârlık

MUMATELE : Turkish Risale

(Bak: Mümatala)

MUMDAR : Turkish Risale

f. Mum tutan. Işık veren. Işık tutan

MUMYA : Turkish Risale

f. Uzun müddet çürümemesi için ilâçlanmış ölü. İnsan ve hayvan ölüsünün kurusu. * Çok zayıf (kimse).(Kur'anda çok tekrar edilen kıssa-ı Musa Aleyhisselâm'ın cümleleri ve cüz'leridir ki, herbir cümlesi, hattâ herbir cüz'ü, bir düstur-u küllînin ucu olarak gösterilmiş ve o düsturu ifade ediyor. Meselâ: $ Fir'avun, vezirine emreder ki: "Bana yüksek bir kule yap, semâvatın hâlini rasad edip bakacağım. Semanın gidişatından acaba Musa'nın (A.S.) dâva ettiği gibi semada tasarruf eden bir İlâh var mıdır?" İşte Î kelimesiyle ve şu cüz'î hâdise ile, dağsız bir çölde olduğundan dağları arzulayan ve Hâlik'ı tanımadığından tabiat-perest olup Rububiyyet dâva eden ve âsâr-ı ceberutlarını göstermekle ibka-yı nâm eden şöhret-perest olup dağ-misâl meşhur ehramları bina eden ve sihir ve tenâsuha kail olup cenazelerini mumya edip dağ misillu mezarlarda muhafaza eden Mısır fir'avunlarının an'anesinde hükümferma bir düstur-u acibi ifade eder.Meselâ: $ Gark olan Fir'avuna der: "Bugün senin gark olan cesedine necat vereceğim" unvaniyle umum Fir'avunların tenâsuh fikrine binaen cenazelerini mumyalamakla mâziden alıp müstakbeldeki ensal-i âtiyenin temâşâgâhına göndermek olan mevt-âlud, ibretnüma bir düstur-u hayatiyelerini ifade etmekle beraber, şu asr-ı âhirde o gark olan Fir'avunun aynı cesedi olarak keşfolunan bir beden, o mahali-i gark denizinden sahile atıldığı gibi, zamanın denizinden asırların mevceleri üstünde şu asır sahiline atılacağını, mu'cizâne bir işaret-i gaybiyye, bir lem'a-yı i'cazı ve bu tek kelime bir mu'cize olduğunu ifade eder. S.)

MUMZA : Turkish Risale

(Mazâ. dan) İmza edilmiş olan

MUMÎL : Turkish Risale

Bir tarafa doğru eğen. Meylettiren

MUMİYAN : Turkish Risale

f. Belleri ince olan güzeller. Kıl belliler

MUNASSAB : Turkish Risale

(Nasb. dan) Birbirinin üzerine tertiplenmiş olan

MUNAZZAF : Turkish Risale

(Nazif. den) Temizlenmiş, arınmış, tanzif edilmiş

MUNAZZAMA : Turkish Risale

Tanzim olunmuş, yoluna konulmuş olan. İntizamlı teşkilât. Nizamlı. Adaletli

MUNAZZIM : Turkish Risale

Sıralayıp dizen, tanzim eden. * Nazm yazan. Vezinli, kâfiyeli, tertibli yazan

MUNDAK : Turkish Risale

Dövülüp ufalanmış

MUNFASIL : Turkish Risale

İnfisal etmiş. Birbirinden ayrılmış. Yerinden ayrılmış, fasl olmuş. İşinden ayrılmış