Turkish Risale
MURZI' : Turkish Risale
(Rızâ. dan) Çocuk emziren
MURZİA : Turkish Risale
(Rızâ. dan) Çocuğa süt emziren. Meme veren. Sütnine. Bebeğe süt vermek üzere para ile tutulmuş kadın
MURÇE : Turkish Risale
f. Küçük karınca
MURÎB : Turkish Risale
şüpheli. şüphelendirici
MURİS : Turkish Risale
Getiren. Veren. Kazandıran. * Fık: Miras bırakan
MUS : Turkish Risale
Bıçak
MUS'A : Turkish Risale
(C: Musu) Böğürtlen otunun meyvesi. * Bir kuşun adı
MUS'AB : Turkish Risale
Aygır at. * Her nesnenin erkeği
MUSA : Turkish Risale
Beni İsrâil peygamberlerinden Hz. Musa'nın (A.S.) ismi. Dört büyük kitaptan birisi olan Tevrat, vahiy yoluyla kendisine gelmiştir. Yahudilerin en büyük peygamberidir. Şeriatı, İsa'ya (A.S.) kadar devam etti. Yusuf'un (A.S.) soyundan Yuşa nâmındaki peygamberi yerine tâyin ederek vefat etmiştir. Mısır firavununa karşı mücadele etti. Harun (A.S.) kardeşi ve kendi veziri hükmünde idi.(Mısır Kıt'ası, kumistan olan Sahra-yı Kebir'in bir parçası olduğundan Nil-i Mübarek'in feyziyle gâyet mahsuldâr bir tarla hükmüne geçtiğinden, o cehennem-nümun sahra komşuluğunda şöyle cennet-misal bir mevki-i mübarekin bulunması, felâhat ve ziraatı, ahalisinde pek mergub bir surete getirmiş ve o sekenenin seciyesine öyle tesbit etmiş ki ziraatı, kudsiye; ve vasıta-ı ziraat olan "Bakar"ı ve "Sevr"i mukaddes, belki mâbud derecesine çıkarmış. Hattâ o zamandaki Mısır milleti, sevr'e, bakar'a ibadet etmek derecesinde bir kudsiyet vermişler. İşte o zamanda Benî-İsrail dahi, o kıt'ada neş'et ediyordu ve o terbiyeden bir hisse aldıkları, "İcl" mes'elesinden anlaşılıyor.İşte Kur'an-ı Hakîm, Hazret-i Musa Aleyhisselâm'ın risaletiyle, o milletin seciyelerine girmiş ve istidatlarına işlemiş olan o bakar-perestlik mefkuresini kesip öldürdüğünü, bir bakar'ın zebhi ile ifham ediyor. S.)
MUSA BİH : Turkish Risale
Vasiyyet olunan şey
MUSA-LEH : Turkish Risale
Kendine bir şey vasiyet olunan
MUSAARA : Turkish Risale
Büyüklük taslayarak birisinin yüzüne bakmayıp başını çevirmek
MUSAB : Turkish Risale
Sevab kazanmış olan. Ameline karşılık ecir kazanmış olan
MUSABBAG : Turkish Risale
Boyalı, boyanmış
MUSABE : Turkish Risale
Musibet, belâ, âfet
MUSABERET : Turkish Risale
Karşılıklı sabır. Sabırlılık. Katlanmak
MUSABİYET : Turkish Risale
Bir hastalığa tutulma. Bir musibete giriftar olma
MUSADAKAT : Turkish Risale
(Sıdk. dan) Karşılıklı dostluk
MUSADDA' : Turkish Risale
(Sad'. dan) Başı ağrıtılmış, rahatsız edilmiş
MUSADDAK : Turkish Risale
Doğruluğu tasdik edilmiş. Sadakati ve doğruluğu tanınmış, isbat edilmiş olan.(Hem zâtiyle, hem lisâniyle, hem delâlet-i hâliyle, hem kaliyle kâinatın Sâniine delâlet eden şu delil; hem hakikat-ı kâinatça musaddak, hem sâdıktır. Çünkü bütün mevcudatın vahdâniyete delâletleri, elbette vahdaniyeti söyleyen Zâtı tasdik hükmündedir. Demek söylediği da'vâ da umum kâinatça musaddaktır. M.)
MUSADDAR : Turkish Risale
(Sudur. dan) Çıkmış, sudur etmiş
MUSADDE : Turkish Risale
Muhâlefet, uyuşmazlık, zıtlık
MUSADDIK : Turkish Risale
Tasdik eden. İmzalayan. * Doğruluğunu kabul eden
MUSADDİ' : Turkish Risale
Tasdi' eden. Baş ağrıtan. Rahatsız eden
MUSADE : Turkish Risale
Avlanan canavar
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani