Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Risale

Turkish Risale
MÜCAREZE : Turkish Risale

Saçma ve iyi olmıyan sözlerle lâtife yapma

MÜCARRE : Turkish Risale

Bir kimsenin hakkını süründürme. İşini sürüncemede bırakma

MÜCASERE(T) : Turkish Risale

Cesaret, gayret göstermek. Cür'et ve ikdam eylemek

MÜCASİR : Turkish Risale

(Cesaret. den) Cesaret eden

MÜCAVEBE(T) : Turkish Risale

(Cevab. dan) Birbirine cevap verme, cevaplaşma, mektuplaşma. Karşılıklı cevap verme

MÜCAVEDET : Turkish Risale

Bir kimseye karşı ihsan ve kerem etme

MÜCAVELE : Turkish Risale

Kıtal edişmek, dövüşmek, vuruşmak

MÜCAVERET : Turkish Risale

Komşuluk, yakınlık. * Mescidde itikâfa çekilmek

MÜCAVEZE : Turkish Risale

Haddinden ileri geçmek. Normali aşmak. Bir şeyin, hadd-i itidâli geçmesi. * Birini suç ve günahı ile muâheze eylemeyip görmemezlik ile afv ve müsamaha eylemek

MÜCAVİR : Turkish Risale

Komşu. * Bir mâbed veya tekke yakınında çekilip oturan. * Yurdunu terkederek zamanını Haremeyn-i Şerifeyn'de ibadetle geçiren

MÜCAZ : Turkish Risale

(Cevaz. dan) Câiz görülmüş, yapılabilir, uygun ve muvafık görülmüş. * Diplomalı. İcazet almış. Kendisine icazet verilmiş

MÜCAZAT : Turkish Risale

Ceza. Suçlara karşı verilen karşılık. * Karşılık

MÜCAZATEN : Turkish Risale

Ceza olarak

MÜCAZEBE : Turkish Risale

Karşılıklı birbirini çekme ve cezbetme

MÜCAZEFE : Turkish Risale

Söz ile karşısındakinin hakkını örtmek, aldatmak. * Fık: Tartıp ölçmeden göz kararı ile yapılan tahmini satış. Götürü almak. Toptan satmak

MÜCBER : Turkish Risale

Zorlanılmış. Zorlanılan. İcbar olunmuş olan

MÜCBİR : Turkish Risale

İcbar eden. Zorlayan

MÜCC (MECC) : Turkish Risale

Mercimek

MÜCEBBEE : Turkish Risale

İçi boş nesne

MÜCEBBİR : Turkish Risale

Çıkıkçı

MÜCEC : Turkish Risale

Eğik ve dönük

MÜCEDDA' : Turkish Risale

Burnu ve kulağı kesilmiş.* Başı yanmış olan ot

MÜCEDDED : Turkish Risale

Kullanılmamış. Yeni. Yenilenmiş

MÜCEDDEDEN : Turkish Risale

Yeni baştan. Yeni ve mücedded olarak

MÜCEDDİD : Turkish Risale

Yenileyen. Yenileyici. Hadis-i sahihle bildirilen, her yüz yıl başında dini hakikatleri devrin ihtiyacına göre ders vermek üzere gönderilen büyük âlim ve Peygamberin (A.S.M.) vârisi olan zât.(Ashab-ı Kütüb-ü Sitte'den İmam-ı Hâkim Müstedrek'inde ve Ebu Dâvud Kitab-ı Sünen'inde, Beyhakî Şuab-ı İman'da tahriç buyurdukları: $Yâni: "Her yüz senede Cenab-ı Hak bir müceddid-i din gönderiyor." S.T.)(Her asır başında hadisçe geleceği tebşir edilen dinin yüksek hâdimleri; emr-i dinde mübtedi' değil, müttebi'dirler. Yâni, kendilerinden ve yeniden bir şey ihdas etmezler, yeni ahkâm getirmezler. Esasat ve ahkâm-ı diniyeye ve sünen-i Muhammediyeye (A.S.M.) harfiyen ittiba' yoliyle dini takvim ve tahkim ve dinin hakikat ve asliyetini izhar ve ona karıştırılmak istenilen ebatılı ref' u ibtal ve dine vâki tecavüzleri red ve imha ve evamir-i Rabbaniyeyi ikame ve ahkâm-ı İlâhiyenin şerafet ve ulviyetini izhar ve ilân ederler. Ancak tavr-ı esasîyi bozmadan ve ruh-u aslîyi rencide etmeden yeni izah tarzlariyle, zamanın fehmine uygun yeni iknâ usulleriyle ve yeni tevcihat ve tafsilât ile ifa-i vazife ederler. ş.)