Turkish Risale
MÜRUR-U ZAMAN : Turkish Risale
Zamanın geçmesi. * Bir iş ve dâva hakkındaki belli bir zamanın geçmesiyle o iş ve dâvanın hükümden düşmesi
MÜRURİYE : Turkish Risale
Bir köprüden veya yabancı memleketden geçerken verilen para
MÜRUT : Turkish Risale
Acele etmek. * Yolmak
MÜRVARİD : Turkish Risale
f. İnci
MÜRZEBE : Turkish Risale
Musibet, belâ. * Eksik, noksan
MÜRZI' : Turkish Risale
Emziren, emzirici
MÜRÜVVET : Turkish Risale
İnsaniyet. İnsanlığa uygun olan şeyi yapmak. Güzel ve iyi şeyleri alıp, kötü şeyleri ve hâlleri bırakmak. * Ana baba saadeti. * Mertlik, yiğitlik. * Reculiyet
MÜRÜVVETKÂRÂNE : Turkish Risale
f. Yiğitçesine. Mertçesine. * Mürüvvetlicesine
MÜRÜVVETMEND : Turkish Risale
f. İyiliksever, cömert. * Mürüvvetli, insâniyetli
MÜRİD : Turkish Risale
İrade eden, istiyen. * Tarikata girmiş olan. Şeyhin veya mürşidin şakirdi, talebesi
MÜRİDD : Turkish Risale
Cima hırsı ve iştihası galip kişi. * Suyu çok olan deniz
MÜRİDÂN : Turkish Risale
f. Müridler
MÜRİDÂNE : Turkish Risale
f. Tarikata girmiş gibi. Aşk ve incizabla istiyerek, mürid gibi dua ederek
MÜRİH : Turkish Risale
İcat edici. * Rahat edici
MÜRİZZA : Turkish Risale
Köremez dedikleri taam ki süt ve yoğurt ile yapılır
MÜRŞİD : Turkish Risale
(Rüşd. den) İrşad eden, doğru yolu gösteren, gafletten uyandıran. Peygamber vârisi olan, kılavuz. Tarikat piri, şeyhi
MÜRŞİD-İ A'ZÂM : Turkish Risale
En büyük mürşid
MÜRŞİD-İ EKBER : Turkish Risale
En büyük mürşid. * Kur'ân-ı Kerim veya Hazret-i Peygamber (A.S.M.)
(Bak: Mefhar)(Arkadaş! Şu Zât-ı Nuranî (A.S.M.), mürşid-i imanî, Resul-ü Ekrem, bak nasıl neşrettiği hakikatın nuruyla, hakkın ziyasiyle, nev-i beşerin gecesini gündüze, kışını bahara çevirerek âlemde yaptığı inkılab ile âlemin şeklini değiştirerek nurani bir şekle sokmuştur. Evet o Zâtın nuranî güzelliğiyle kâinata bakılmazsa, kâinat bir mâtem-i umumi içinde görünecekti. Bütün mevcudat birbirine karşı ecnebi ve düşman durumunda bulunacaktı. Cemadat, birer cenaze suretini gösterecekti. Hayvan ve insanlar, eytam gibi ve firakın korkusundan vâveylalara düşeceklerdi. Ve kâinata harekâtiyle, tenevvü'üyle ve tagayyüratiyle, nükuşiyle tesadüfe bağlı bir oyuncak nazariyle bakılacaktı.Bilhassa insanlar, hayvanlardan daha aşağı, zelil ve hakir olacaklardı. İşte o Zâtın telkin ettiği imân nazariyle kâinata bakılmadığı takdirde, kâinat öyle korkunç, zulümatlı bir şekilde görünecekti. Fakat o Mürşid-i Kâmil'in gözüyle ve iman gözlüğüyle bakılırsa; her taraf nurlu, ziyadar, canlı, hayatlı, sevimli, sevgili bir vaziyette arz-ı didar edecektir. Evet, kâinat iman nuruyla mâtem-i umumî yeri olmaktan çıkıp mescid-i zikir ve şükür olmuştur. Birbirine düşman telâkki edilen mevcudat, birbirine ahbab ve kardeş olmuşlardır. Cenaze ve ölü şeklini gösteren cemadat, ünsiyetli birer hayattar ve lisan-ı hâliyle Hâlikının âyâtını nâtık birer müsahhar memuru şekline giriyorlar. Ağlayan, müteşekki ve eytam kıyafetinde görünen insan, ibadetinde zâkir, Hâlikına şâkir sıfatını takınıyor. Ve kâinatın harekât, tenevvüat, tegayyürat ve nukuşu abesiyetten kurtuluyor. Rabbanî mektuplar, âyât-ı tekviniyeye sahifeler, Esma-i İlâhiyeye âyineler suretine inkılab ederler... M.N.)
MÜRŞİDÂNE : Turkish Risale
Mürşid olan kimseye yakışır şekilde
MÜRŞİDÎN : Turkish Risale
(Mürşid. C.) Mürşidler, doğru ve selâmetli yolu gösteren kimseler
MÜS'AD : Turkish Risale
Bahtiyar, mes'ud
MÜS'UT : Turkish Risale
Misk kutusu, enfiye kutusu
MÜS'İD : Turkish Risale
Mes'ud eden, bahtiyar eden
MÜSAADAT : Turkish Risale
(Müsâade. C.) Yardımlar, muavenetler. * Müsâadeler, izinler
MÜSAADE : Turkish Risale
İzin, elverişli bulunma. * Yardım
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani