Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
GÖZLÜ : Turkish Turkish

ölmesi ya da gözleri olan

GÖZLÜ : Turkish Turkish

deliği olan

GÖZLÜK : Turkish Turkish

görme bozukluğu olan gözlerin daha iyi görmesine ya da gözleri korumaya yarayan, bir çerçeveye yerleştirilmiş çift camdan oluşan araç

GÖZLÜK : Turkish Turkish

atların çevreden ürkmemeleri için gözlerinin iki yanına takılan siper, at gözlüğü

GÖZLÜK : Turkish Turkish

gözene

GÖZLÜK TAKMAK : Turkish Turkish

iyi görmek, dikkat etmek

GÖZLÜKÇİÇEĞİ : Turkish Turkish

yürek biçiminde almaşık yapraklı, salkım çiçekli iki ya da çok yıllık otsu bitki

GÖZLÜKÇÜ : Turkish Turkish

gözlük satan ya da onaran kimse

GÖZLÜKÇÜ : Turkish Turkish

gözlük satma ve onarma işlerinin yapıldığı dükkân

GÖZLÜKÇÜLÜK : Turkish Turkish

gözlük satma işi

GÖZLÜKÇÜLÜK : Turkish Turkish

gözlüğe cam takma, gözlük çerçevesi onarma işi

GÖZLÜKLÜ : Turkish Turkish

gözlük takmış olan, gözlük kullanan

GÖZLÜKLÜYILAN : Turkish Turkish

kobra

GÖZLÜKSÜZ : Turkish Turkish

gözlüğü olmayan, gözlük takmamış olan

GÖZÖLÇER : Turkish Turkish

alıkçılıkta gergin bir ağın göz boyutlarını ölçmede kullanılan tahta ya da metalden yapılmış düz üçgen

GÖZPENCERE : Turkish Turkish

çatı katlarında ya da kapı üstlerinde yuvarlak ya da oval biçimli genellikle süslü küçük pencere

GÖZPINARI, -NI : Turkish Turkish

gözün burun tarafındaki yaş biriken ucu

GÖZSÜZ : Turkish Turkish

gözü olmayan

GÖZSÜZ : Turkish Turkish

görmez, âmâ, °kör

GÖZTAŞI, -NI : Turkish Turkish

kimi göz, deri, bitki sayrılıklarında ve bağcılıkta kullanılan, koyu mavi renkte zehirli bir tuz, bakır sülfat

GÖZÜ AÇ : Turkish Turkish

doymak bilmeyen, açgözlü

GÖZÜ AÇIK : Turkish Turkish

uyanık ve becerikli

GÖZÜ AÇIK GİTMEK : Turkish Turkish

dilediğine erişemeden ölmek

GÖZÜ AÇILMAK : Turkish Turkish

iyiyi kötüyü ya da kendisine yarayanı ayırt eder duruma gelmek

GÖZÜ AKMAK : Turkish Turkish

gözü yaralanıp kör olmak