Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
HABANERA : Turkish Turkish

çok kıvrak bir küba dansı

HABANERA : Turkish Turkish

u dansın müziği

HABASET, -TÜ : Turkish Turkish

kötülük, alçaklık

HABASET, -TÜ : Turkish Turkish

kanser niteliği bulunma durumu

HABBE : Turkish Turkish

tahıl tanesi, evin

HABBE : Turkish Turkish

su kabarcığı

HABBE : Turkish Turkish

karagöz, matiz, külhanbeyi tiplerinin "yemek yemek" anlamında kullandığı söz

HABBESİ KALMADI ( YA DA HABBESİ YOK) : Turkish Turkish

hiç kalmadı, hiç yok

HABBEYİ KUBBE YAPMAK : Turkish Turkish

önemsiz bir şeyi büyütmek

HABER : Turkish Turkish

yeni olmuş bir olayın ilk duyurusu, olan biten, salık

HABER : Turkish Turkish

ıletişim ya da yayın organlarıyla yurt içi ya da dışında olanlarla ilgili verilen bilgi

HABER : Turkish Turkish

ilgi

HABER : Turkish Turkish

irinin ne durumda olduğu hakkında elde edilen bilgi

HABER : Turkish Turkish

dilden dile dolaşan söz, söylenti

HABER : Turkish Turkish

yüklem

HABER AJANSI : Turkish Turkish

yurt ve dünya olaylarını toplayıp yayımlayan kuruluş

HABER ALMAK : Turkish Turkish

(kendisine) bildirilmek, öğrenmek, bilgi edinmek

HABER ATLAMAK : Turkish Turkish

(gazetecilikte) bir haberi vaktinde yayımlayamamak

HABER BÜLTENİ : Turkish Turkish

adyonun, televizyonun ve çeşitli haber ajanslarının yayımladığı, günün iç ve dış olayları konusunda kamuoyunu aydınlatıcı bilgiler veren kısa metin

HABER ÇIKMAMAK : Turkish Turkish

(biri ya da bir şey için) beklenen bilgi gelmemek

HABER GEÇMEK : Turkish Turkish

(haberi) faks, teleks, telefon vb. ile iletmek

HABER GÖNDERMEK : Turkish Turkish

(bir durumu) biri ya da herhangi bir araçla bildirmek

HABER SALMAK : Turkish Turkish

(ya da yollamak) haber göndermek

HABER UÇURMAK : Turkish Turkish

gizlice ya da hemen haber göndermek

HABER VERMEK : Turkish Turkish

ildirmek, haber ulaştırmak