Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
HABER VERMEK : Turkish Turkish

ir durumun, bir olayın belirtisi olmak

HABERCİ : Turkish Turkish

haber getiren kimse, ulak

HABERCİ : Turkish Turkish

ir durumun, bir olayın belirtisi

HABERDAR : Turkish Turkish

haberli, bilgili

HABERDAR ETMEK : Turkish Turkish

haber vermek, bildirmek

HABERDAR OLMAK : Turkish Turkish

ilgi edinmek, haber almak

HABERİ BİLE OLMAMAK : Turkish Turkish

ilmemek, hissetmemek, fark etmemek

HABERİN OLSUN! : Turkish Turkish

herhangi bir konuda birine uyarıda bulunmak için söylenir

HABERLEŞME : Turkish Turkish

haberleşmek eylemi, iletişim, °muhabere

HABERLEŞME : Turkish Turkish

yazışma

HABERLEŞME UYDUSU : Turkish Turkish

yeryüzü istasyonlarının birinden aldığı radyo ya da elektromanyetik dalgaları alıcılara veren uydu

HABERLEŞMEK : Turkish Turkish

karşılıklı haber alıp vermek, iletişim kurmak, muhabere etmek

HABERLİ : Turkish Turkish

ir olay ya da durum hakkında bilgisi olan, haberi olan

HABERLİ : Turkish Turkish

haber vermiş ya da almış (olarak)

HABERSİZ : Turkish Turkish

haberi olmayan, haber almamış, hiçbir bilgisi olmayan

HABERSİZ : Turkish Turkish

haber vermeden, habersizce

HABERSİZ : Turkish Turkish

ilincine varmadan, ne olduğunu kavrayamadan

HABERSİZCE : Turkish Turkish

haber vermeden, haberi olmadan, habersiz, gizlice

HABERSİZLİK : Turkish Turkish

haber alamama durumu

HABEŞ : Turkish Turkish

etiyopya halkından ya da bu halkın soyundan olan kimse, etiyopyalı

HABEŞ : Turkish Turkish

(küçük h ile) derisinin rengi çok koyu esmer olan (kimse)

HABEŞİ : Turkish Turkish

- habe?

HABİRE : Turkish Turkish

durmadan, ara vermeden, sürekli olarak

HABİS : Turkish Turkish

kötü, alçak, soysuz (kimse)

HABİS : Turkish Turkish

(kimi sayrılıklar ya da urlar için) kötü huylu, kötücül