English To Turkish
INTELLECTUALISM : English Turkish Redhouse
in.tel.lec.tu.al.ismîntılek'çuwılîzım isim, felsefe anlıkçılık, entelektüalizm, intelektüalizm
INTELLIGENCE : English Turkish Redhouse
in.tel.li.genceîntel'ıcıns isim
akıl, zekâ, anlayış.
zekâ sahibi.
haber.
bilgi.
istihbarat
INTELLIGENCE BUREAU : English Turkish Redhouse
istihbarat bürosu
INTELLIGENCE QUOTIENT : English Turkish Redhouse
zekâ bölümü
INTELLIGENCE SERVICE : English Turkish Redhouse
istihbarat teşkilatı
INTELLIGENCE TEST : English Turkish Redhouse
zekâ testi
INTELLIGENT : English Turkish Redhouse
in.tel.li.gentîntel'ıcınt sıfat akıllı, zeki, anlayışlı
INTELLIGIBLE : English Turkish Redhouse
in.tel.li.gi.bleîntel'ıcıbıl sıfat anlaşılır
INTEMPERATE : English Turkish Redhouse
in.tem.per.ateîntem'pırît sıfat
taşkın, aşırı.
sert, fırtınalı, bozuk (hava).
sert, şiddetli (söz)
INTEND : English Turkish Redhouse
in.tendîntend' fiil
kastetmek, demek istemek: That's not what she intended to say. Demek istediği o değil.
niyetinde olmak, niyetlenmek; kararlı olmak: I don't intend to speak to him ever again. Onunla bir daha konuşmamakta kararlıyım.
tasarlamak, planlamak: He intends to build a summer house in Yalova. Yalova'da bir yazlık yapmayı tasarlıyor
INTENSE : English Turkish Redhouse
in.tenseîntens' sıfat
şiddetli, kuvvetli, keskin, hararetli.
gergin.
ciddi olan (kimse)
INTENSELY : English Turkish Redhouse
in.tense.lyzarf
şiddetle.
yoğun bir şekilde
INTENSIFY : English Turkish Redhouse
in.ten.si.fyînten'sıfay fiil şiddetlendirmek, yoğunlaştırmak; şiddetlenmek, yoğunlaşmak: The storm is intensifying. Fırtına şiddetleniyor. They intensified their search for the lost child. Kayıp çocuğu bulmak için aramalarını yoğunlaştırdılar
INTENSITY : English Turkish Redhouse
in.ten.si.tyînten'sıti isim
keskinlik, şiddet.
yoğunluk
INTENSIVE : English Turkish Redhouse
in.ten.siveînten'sîv sıfat
şiddetli.
yoğun
INTENSIVE CARE UNIT : English Turkish Redhouse
tıbbiyoğun bakım servisi
INTENT : English Turkish Redhouse
in.tentîntent' isim amaç, maksat, niyet. sıfat
on
e kararlı: He is intent on solving the problem. Sorunu çözmeye kararlı.
on
e dalmış: He was so intent on his work that he lost all track of time. İşine öyle dalmıştı ki zamanı tamamen unuttu
INTENTION : English Turkish Redhouse
in.ten.tionînten'şın isim
niyet, amaç, maksat: His intention is to help you. Amacı size yardım etmek. He has no intention of coming. Gelmek niyetinde değil.
anlam, mana: That's not the intention of the poem. Şiirin anlamı öyle değil.
kasıt
INTENTIONAL : English Turkish Redhouse
in.ten.tion.alsıfat kasıtlı, kasti, maksatlı, bile bile yapılan, isteyerek yapılan
INTENTIONALLY : English Turkish Redhouse
in.ten.tion.al.lyzarf kasten, bile bile, isteyerek, mahsus
INTER : English Turkish Redhouse
in.terîntır' fiil (interred, interring) gömmek, defnetmek
INTERACT : English Turkish Redhouse
in.ter.actîntıräkt' fiil birbirini etkilemek
INTERACTION : English Turkish Redhouse
in.ter.ac.tionîntıräk'şın isim
birbirini etkileme, etkileşim.
fizik interaksiyon, etkileşim
INTERCEDE : English Turkish Redhouse
in.ter.cedeîntırsid' fiil araya girmek, aracılık etmek
INTERCELLULAR : English Turkish Redhouse
in.ter.cel.lu.larîntırsel'yılır sıfat, biyoloji hücrelerarası, gözelerarası
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani