Multilingual Turkish Dictionary

English To Turkish

English To Turkish
SET SOMETHING DOWN : English Turkish Redhouse

bir şeyi (bir yere) bırakmak/koymak.
bir şeyi yazmak/kaydetmek

SET SOMETHING ON END : English Turkish Redhouse

ir şeyi dikine koymak

SET SOMETHING ON FIRE : English Turkish Redhouse

ir şeyi tutuşturmak/yakmak; bir şeyi ateşe vermek

SET SOMETHING OVER AGAINST : English Turkish Redhouse

irini/bir şeyi (başkasıyla) karşılaştırmak/mukayese etmek

SET SOMETHING RIGHT : English Turkish Redhouse

ir şeyi düzeltmek

SET SOMETHING TO MUSIC : English Turkish Redhouse

-i bestelemek

SET SOMETHING TO RIGHTS : English Turkish Redhouse

ir şeyi düzene sokmak/koymak; bir şeyi yoluna koymak

SET STORE BY : English Turkish Redhouse

-i önemsemek,
e önem vermek

SET STORE ON : English Turkish Redhouse

-i önemsemek,
e önem vermek

SET THE FASHION : English Turkish Redhouse

modada öncülük etmek

SET THE PACE : English Turkish Redhouse

örnek olmak

SET THE RECORD STRAIGHT : English Turkish Redhouse

herhangi bir yanılgıyı gidermek için olayı doğru bir şekilde anlatmak

SET THE TABLE : English Turkish Redhouse

sofrayı kurmak

SET THE WORLD ON FIRE : English Turkish Redhouse

konuşma diliharikalar yaratıp şan ve şöhrete kavuşmak

SET TO WORK : English Turkish Redhouse

işe girişmek, işe koyulmak

SET-TO : English Turkish Redhouse

set-toset'tu isim kavga; ağız kavgası; dövüşme

SETBACK : English Turkish Redhouse

set.backset'bäk isim
aksama.
başarısızlık, yenilgi

SETSQUARE : English Turkish Redhouse

set.sjuareset'skwer isim, İngiliz İngilizcesi gönye

SETTEE : English Turkish Redhouse

set.teeseti' isim kanepe

SETTING : English Turkish Redhouse

set.tingset'îng isim
ortam.
edebiyat zaman ve mekân.
tiyatro (oyunun bir sahnesine ait) dekor.
(mücevher için) yuva ve tırnakları.
beste.
(bir kişilik) yemek takımı veya çatal bıçak takımı; (bir yemek masasına ait) tabak çanak ve çatal bıçak.
ayar.
gökbilim gurup, batma

SETTLE : English Turkish Redhouse

set.tleset'ıl fiil
(insanları) (bir yere) yerleştirmek; (insanları) (boş bir yere) iskân etmek;
e yerleşmek.
(bir şeyi) (bir yere) oturtmak;
e oturmak.
(kuş) konmak.
(sinirleri) yatıştırmak; (mideyi) rahatlatmak; yatışmak; rahatlamak.
(binada) tasman meydana gelmek.
(kahveyi) berraklaştırmak.
(sıvının içindeki katı maddeleri) çökeltmek.
(sıvının içindeki katı maddeler) çökelmek.
(kuru bir maddeyi) çökertip sıkıştırmak.
(kuru bir madde) çöküp daha sıkışık olmak.
karar vermek, kararlaştırmak.
(bir anlaşmazlığı, bir davayı) halletmek, çözmek

SETTLE A SCORE WITH SOMEONE : English Turkish Redhouse

iriyle kozunu paylaşmak, biriyle hesaplaşmak; birinden (bir şeyin) acısını çıkarmak

SETTLE ACCOUNTS : English Turkish Redhouse

hesaplaşmak

SETTLE AN ACCOUNT : English Turkish Redhouse

hesabı ödemek.
hesabını görmek

SETTLE DOWN : English Turkish Redhouse

uslanmak, yola gelmek.
sakin olmak.
rahat bir şekilde oturmak.
to kendini (bir işe) vermek, (bir işi) cidden yapmaya başlamak.
in (bir işe) alışmak