Multilingual Turkish Dictionary

English To Turkish

English To Turkish
CONFITURE : English Turkish

n. şekerleme, reçel; konserve yapılmış veya şekerlenmiş meyve

CONFLAGRATION : English Turkish

n. yangın felâketi

CONFLATE : English Turkish

adj. bir araya gelen, birleşmiş, birleşik (iki metnin bir taneye)

CONFLATION : English Turkish

n. birleştirme, iki metni bir metne birleştirme; iki metin birleşiminin ürünü olan metin

CONFLICT : English Turkish

n. savaş, kavga, çekişme, çarpışma, keşmekeş, çatışma; anlaşmazlık, fikir ayrılığı

CONFLICT : English Turkish

v. çekişmek, anlaşmazlığa düşmek, savaşmak, bağdaşmamak, tutmamak

CONFLICT OF EVIDENCE : English Turkish

delil çelişmesi, çelişkili kanıt, tutarsız delil

CONFLICT OF INTERESTS : English Turkish

çıkar çelişkisi, bir kişinin birlikte sorun yaratabilecek olan iki farklı kişisel hali olan durum

CONFLICT OF LAWS : English Turkish

yasal anlaşmazlık, kanunlar arası çelişki, devletler özel hukuku

CONFLICT OF POWERS : English Turkish

güçler çelişkisi, güçler uyuşmazlığı, güç mücadelesi

CONFLICTING : English Turkish

adj. çelişkili, zıt, tutarsız, aykırı düşen

CONFLICTING EVIDENCE : English Turkish

çatışan kanıt, başka bir delil ile çelişen delil, iki farklı sonuca götüren kanıt

CONFLICTING INTERESTS : English Turkish

çatışan menfaatler, birbirine engel olabilecek iki farklı kişisel çıkar

CONFLICTING OPINIONS : English Turkish

çatışan fikirler, karşıt fikirler, çelişkili düşünceler

CONFLICTING OUTLOOKS : English Turkish

çatışan görüşler, çelişen bakış açıları, ters fikirler

CONFLICTING VERSIONS : English Turkish

çatışan versiyonlar, çelişen senaryolar

CONFLICTING VIEWS : English Turkish

çatışan görüşler, çelişen bakış açıları

CONFLICTIVE : English Turkish

adj. çelişen, çelişkili, muhalif, tutarsız, ters düşen

CONFLUENCE : English Turkish

n. birlikte akma; kesişme noktası, kavşak, izdiham

CONFLUENT : English Turkish

adj. birleşen, birbirine karışan, birlikte akan

CONFLUENT : English Turkish

n. birbirine karışan akarsu

CONFLUX : English Turkish

n. birlikte akma, kesişme noktası, kavşak, izdiham

CONFOCAL : English Turkish

adj. aynı odaklı, aynı odağa sahip

CONFORM : English Turkish

v. uymak, uyumlu olmak, intibak etmek, uydurmak, alıştırmak

CONFORM TO : English Turkish

v. uymak, şeklen benzer olmak, bir modeli takip etmek, uygun olmak, benzemek; bir isteği veya durumu karşılamak, razı olmak, hakim olan normlar veya standartlara göre hareket etmek; kurala uymak, kurallara bağlı kalmak, yönetmeliğe veya kanunlara uymak