English To Turkish
CROW : English Turkish
n. doğu Montana'daki Crow Yerli kabilesi üyesi kimse
CROW : English Turkish
n. Crow Yerli kabilesi tarafından konuşular Siyu dili; bir soyadı
CROW : English Turkish
n. karga, kargaya benzer kuş; zenci; sevinç çığlığı, çığlık; horoz sesi
CROW : English Turkish
v. ötmek (horoz), horoz gibi ötmek, ötmek; sevinç çığlığı atmak, sevinmek, havalara uçmak (Argo); hava atmak, övünmek
CROW'S FEET : English Turkish
n. göz kenarındaki kırışıklık
CROW'S NEST : English Turkish
gözcü yeri, çanaklık
CROWBAR : English Turkish
n. kol demiri; kazayağı
CROWBILL : English Turkish
n. bir tür cerrahi maşa (Tıp); Avrupa’da kullanılan savaş çekici dövüş mızrabına benzeyen çekiç (genellikle tamamen demir veya çelikten yapılmış)
CROWD : English Turkish
n. kalabalık, cemaat, çokluk, izdiham, sürü, topluluk; arkadaş grubu, yığın
CROWD : English Turkish
v. toplanmak, üşüşmek; doldurmak, sıkıştırmak; ısrar etmek; bıktırmak
CROWD CONTROL : English Turkish
kalabalığı kontrol altında tutmak, büyük insanlar grubunu düzen içinde tutmak
CROWD OF SPECTATORS : English Turkish
seyirci kalabalığı, seyreden insanlar grubu (olay, oyun, vs.)
CROWD PSYCHOLOGY : English Turkish
sürü psikolojisi, büyük kalabalığın etkileşim gücü
CROWD TOGETHER : English Turkish
ir araya toplanmak
CROWD-PLEASER : English Turkish
n. kalabalığın ilgisini çeken kimse, çok popüler çekiciliği olan kimse; kalabalığı çok menün eden bir şey
CROWD-PULLER : English Turkish
n. kalabalığı kendisine çeken kimse, çok ilgi çeken veya büyük kalabalığın ilgisini çeken kimse; büyük seyirci kitlesinin ilgisini çeken bir şey
CROWDED : English Turkish
adj. kalabalık, dolu, sıkışık; olaylı
CROWDED PROFESSION : English Turkish
n. rağbet gören meslek
CROWDED TO OVERFLOWING : English Turkish
adj. tıklım tıklım dolu
CROWDED TOGETHER : English Turkish
ir araya yığılmış, yoğun olarak dolmuş, bir araya toplanmış, bir araya gelmiş, bir araya kümelenmiş
CROWDEDNESS : English Turkish
n. kalabalıklık, kalabalık olma durumu, tıka basa dolu olma niteliği
CROWDING : English Turkish
n. sindirme, gözünü korkutma, bir kenara itme, rahat vermeme
CROWDING INTO : English Turkish
yükleme, büyük sayıyı küçük alana yerleştirmek
CROWDPULLER : English Turkish
n. kalabalığı kendisine çeken kimse, çok ilgi çeken veya büyük kalabalığın ilgisini çeken kimse; büyük seyirci kitlesinin ilgisini çeken bir şey
CROWFOOT : English Turkish
n. düğünçiçeği [bot.]; göz kenarındaki kırışıklıklar
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani