Multilingual Turkish Dictionary

English

English
ANTICIPATING : English Turkish

n. umut etme, bekleyiş içinde olma eylemi veya durumu

ANTICIPATING : English Turkish

adj. önceden sezme yolu, çocuk bekleyen; sabırsızlıkla bekleyen; önce bulunan, önce gelen

ANTICIPATION : English Turkish

n. bekleme, umma, tahmin etme; sezme, önceden yapma

ANTICIPATIVE : English Turkish

adj. uman, önceden göreme eğilimi olan, ümitle bekleyen

ANTICIPATOR : English Turkish

n. uman kimse, bekleyen kimse, umut eden kimse; öngören kimse

ANTICIPATORY : English Turkish

adj. önceden yapılan; ileriye yönelik, ileriyi de kapsayan, ilerisi düşünülerek yapılan

ANTICKED : English Turkish

v. tuhaf davranmak, oynayıp sıçramak, hoplayıp zıplayan, muziplik etmek, "soytarılık etmek"

ANTICKING : English Turkish

v. tuhaf davranmak, zıplamak; dans etmek; muziplik etmek

ANTICLERICAL : English Turkish

adj. papaz sınıfına karşı olan, rahiplerin siyasete karışmasına karşı çıkan

ANTICLERICALISM : English Turkish

n. antiklerikalizm, örgütlenmiş dinin devlet işlerine karışması karşıtlığı

ANTICLIMACTIC : English Turkish

adj. hayal kırıklığına sebep olan, beklenenden daha az, hayal kırıcı, yıldırıcı

ANTICLIMACTICALLY : English Turkish

adv. hayal kırıklığına uğratıcı bir şekilde, üzücü bir biçimde, sinir bozucu bir şekilde, etkileyici olmayan bir şekilde

ANTICLIMAX : English Turkish

n. düş kırıklığı; heyecandan sonraki sıkıntı

ANTICLINAL : English Turkish

adj. antiklinal, merkezi bir eksenden iki yana doğru inen (Jeoloji)

ANTICLINE : English Turkish

n. yukaç, merkezi bir eksenden iki yana doğru inen kayaç yapısı (Jeoloji)

ANTICLOCKWISE : English Turkish

adj. saatin aksi yönünde

ANTICLOCKWISE : English Turkish

adv. saatin aksi yönünde

ANTICOAGULANT : English Turkish

n. pıhtıönler, pıhtılaşmayı önleyen madde, koagülasyonu önleyen madde (Tıp)

ANTICOAGULATION : English Turkish

n. antikoagülasyon, (Tıp) pıhtı önleme; trombozu durdurmak için pıhtıönler kullanımı; kan pıhtılaşmasını yavaşlatmak için pıhtı önleyici ilaç verme

ANTICOAGULATIVE : English Turkish

adj. pıhtıönler, pıhtılaşmayı önleyen, koagülasyonu önleyen (Tıp)

ANTICOAGULIN : English Turkish

n. antikoagulin, (Tıp) kan pıhtılaşmasına muhalif olan madde

ANTICODON : English Turkish

n. karşıt dizgi, belirli bir proteinin oluşumuna dahil olan transfer RNA’sında 3 nükleotid dizisi içeren genetik dizgi birimi

ANTICOLONIALIST : English Turkish

n. sömürgecilik karşıtı, sömürgeciliğe karşı olan kimse, sömürge yönetimine karşı olan kişi (sömürgeler kurma aracılığı ile gerçekleşen bölgesel büyüme)

ANTICOMMUNISM : English Turkish

n. komünizm karşıtlığı, komünizme karşı olan sosyalist fikirler; siyasi komünizm karşıtlığı

ANTICOMMUNIST : English Turkish

n. komünizm karşıtı, komünizme karşı olan kimse