English
HAVE SOMETHING DRY-CLEANED : English Turkish Redhouse
ir şeyi kuru temizleyiciye vermek, bir şeyi temizletmek
HAVE SOMETHING IN COMMON WITH SOMEONE : English Turkish Redhouse
iriyle bir şeyi paylaşmak: I have nothing in common with him. Onunla ortak hiçbir şeyim yok
HAVE SOMETHING IN MIND : English Turkish Redhouse
irini/bir şeyi düşünmek, biri/bir şey aklında olmak
HAVE SOMETHING ON ONE'S MIND : English Turkish Redhouse
iri/bir şey kafasını meşgul etmek, aklı birine/bir şeye takılmak
HAVE SOMETHING ON SOMEONE : English Turkish Redhouse
elinde suçlayıcı delil bulunmak
HAVE SOMETHING ON THE BRAIN : English Turkish Redhouse
ir şeyi kafasına takmak
HAVE STARS IN ONE'S EYES : English Turkish Redhouse
ortalığı toz pembe görmek; çok sevinçli olmak
HAVE SYMPATHY FOR : English Turkish Redhouse
(görüşü, fikri) anlayıp paylaşmak/desteklemek.
(birinin) halini anlamak
HAVE THE BEST OF IT : English Turkish Redhouse
galip gelmek, üstün olmak
HAVE THE BLUES : English Turkish Redhouse
konuşma diliefkârlı olmak
HAVE THE COURAGE OF ONE'S CONVICTIONS : English Turkish Redhouse
inandığı şeyi yapma veya söyleme cesaretini göstermek
HAVE THE FACE TO DO SOMETHING : English Turkish Redhouse
ir şey yapmaya yüzü olmak/cüret etmek
HAVE THE FLOOR : English Turkish Redhouse
mecliste söz söyleme hakkı olmak
HAVE THE GALL TO : English Turkish Redhouse
(belirli bir şeyi) yapacak kadar küstah olmak
HAVE THE INSIDE TRACK : English Turkish Redhouse
yarış alanının en iç kısmına yakın olmak.
daha elverişli durumda olmak
HAVE THE LAST LAUGH : English Turkish Redhouse
sonunda başarmak
HAVE THE LAST WORD : English Turkish Redhouse
(bir tartışma veya ağız kavgasının sonunda) son söz birinin olmak: He always has the last word. Son söz hep onun.
in (bir konuda) nihai karar/son söz birinin olmak
HAVE THE RUN OF : English Turkish Redhouse
(bir yere) rahatça girip çıkabilmek; (bir yeri) serbestçe kullanabilmek
HAVE THE RUNS : English Turkish Redhouse
konuşma diliishal olmak
HAVE THE SHITS : English Turkish Redhouse
ishal olmak
HAVE THE SQUIRTS : English Turkish Redhouse
konuşma diliiçi sürmek, içi gitmek, ishal olmak
HAVE THE TIME OF ONE'S LIFE : English Turkish Redhouse
olağanüstü güzel vakit geçirmek
HAVE THE TROTS : English Turkish Redhouse
konuşma diliishal olmak, dibi tutmamak
HAVE THE URGE TO : English Turkish Redhouse
(bir şey yapmayı) çok istemek: He suddenly got the urge to make money. Birdenbire içinde para kazanma tutkusu uyandı
HAVE TO : English Turkish Redhouse
-meli,
malı: I have to go. Gitmeliyim
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani