Multilingual Turkish Dictionary

English

English
BELORUSSIAN : English Turkish

n. Belarusça, Belarus (doğu Avrupa'da yer alan bir ülke) dili, Beyaz Rusça, Beyaz Rusya dili; Belarus'ta konuşulan dil

BELORUSSIAN : English Turkish

adj. Belarus'un (doğu Avrupa'da yer alan bir ülke) veya Belarus ile ilgili, Belarus'a özgü, Belarus'tan olan

BELORUSSIAN : English Turkish

n. Belaruslu, Belarus (doğu Avrupa'da yer alan bir ülke) yerlisi veya burada yaşayan

BELOVE : English Turkish

v. (Eski Kullanım) sevmek, âşık olmak, derin arzu beslemek

BELOVED : English Turkish

n. Sevgili, Toni Morrison tarafından 1987 yılında yazılan ve kölelikten Cincinnati'de özgürlüğe kaçan ancak kızının cinayetini unutamayan ve bununla takıntılı olan bir kadını anlatan roman

BELOVED : English Turkish

n. sevgili, can

BELOVED : English Turkish

adj. sevgili, sevilen, can

BELOVED WOMAN : English Turkish

sevilen kadın, sevgili kadın

BELOW : English Turkish

adv. aşağı, aşağıda, altta, alt katta, yeryüzünde, düşük rütbede, altında, cehennemde

BELOW : English Turkish

prep. aşağı, altında, altta

BELOW AVERAGE : English Turkish

ortalamanın altında, normalin altında, vasatın altında

BELOW DECKS : English Turkish

apış arası, jenital bölgenin altı (Argo)

BELOW EXPECTATIONS : English Turkish

eklentilerin gerisinde, beklentilerin altında, umulanın gerisinde

BELOW GROUND : English Turkish

yer altı, yeryüzü seviyesinin altı, toprak altı, dünya yüzeyinin altı

BELOW PAR : English Turkish

ortalamanın altında, normalin altında, vasatın altında

BELOW SMB : English Turkish

adv. altında, rütbece altında

BELOW STAIRS : English Turkish

alt katta, hizmetçilerin arasında

BELOW THE BELT : English Turkish

elden aşağı, haksızca, kahpece

BELOW THE LINE : English Turkish

satır altına

BELOW THE MARK : English Turkish

istenilen derecede olmayan, standardın altında, standart seviyede olmayan

BELOW THE SALT : English Turkish

adv. hizmetçilerle beraber

BELOW THE SURFACE : English Turkish

yeryüzünün altı, yer altı, yeryüzü seviyesinin altı, toprak altı, dünya yüzeyinin altı; gözün gördüğünden daha fazlası vardır, bu buz dağının sadece görünen yüzü

BELSEN : English Turkish

n. kuzey Almanya'da bir köy (Bergen Belsen Nazi toplama kampı alanıydı)

BELT : English Turkish

n. kemer, kayış, kuşak; iklim kuşağı, bölge

BELT : English Turkish

v. kemer takmak, kemerlemek; kemerle dövmek; kuşanmak (kılıç); hızlı gitmek, uçmak (araba) (Argo)