English
BRING HOME : English Turkish
azı etmek, ikna etmek
BRING HOME THE BACON : English Turkish
evin geçimini sağlamak, ekmek parası kazanmak, başarmak
BRING IN : English Turkish
vermek, sunmak, kazandırmak, getirmek, hüküm vermek
BRING IN A BILL : English Turkish
v. tasarı sunmak
BRING IN A VERDICT OF GUILTY : English Turkish
suçlu olduğu kararına varmak
BRING INTO CONTEMPT : English Turkish
v. küçük düşürmek, mahçup etmek
BRING INTO COURT : English Turkish
kovuşturma açmak, mahkemeye vermek, bir suçlamayı kayda geçirmek
BRING INTO DERISION : English Turkish
alaya almak, maskara etmek
BRING INTO DISREPUTE : English Turkish
v. itibardan düşürmek
BRING INTO PLAY : English Turkish
oyuna katmak, aktifleştirmek, harekete geçirmek, işletmek, çalıştırmak
BRING INTO THE OPEN : English Turkish
v. açığa çıkarmak, ortaya çıkarmak
BRING INTO THE WORLD : English Turkish
dünyaya getirmek, babası olmak, yaratmak, üretmek, doğurmak
BRING ME A TRIPLE DECKER SANDWICH AND MILK, PLEASE : English Turkish
üç katlı sandviç ve süt lütfen
BRING NEAR : English Turkish
v. yaklaştırmak
BRING OFF : English Turkish
v. kurtarmak, başarmak
BRING ON : English Turkish
v. sebep olmak, gerçekleştirmek; tartışmak için ortaya bir konu getirmek, ortaya getirmek
BRING ON AN ABORTION : English Turkish
v. düşük yapmak, bir fetüsün erkenden düşürülmesine sebep olmak
BRING ONE TO HIS KNEES : English Turkish
v. diz çöktürmek, küçük düşürmek, utandırmak, yenmek
BRING ONESELF INTO DISREPUTE : English Turkish
kendini komik duruma düşürmek, kendi kendini rezil etmek, birisinin kendi itibarını yerle bir etmesi
BRING OUT : English Turkish
yayımlamak, çıkarmak, ortaya çıkarmak
BRING OVER : English Turkish
ikna etmek, razı etmek
BRING POLITICS INTO THE CLASSROOM : English Turkish
siyaseti sınıfa sokmak, okulda öğrencilerle siyasi meseleleri tartışmak (genellikle yanlış bir davranış olarak görülür)
BRING PRESSURE TO BEAR ON : English Turkish
askı kurmak, harekete geçmesi için zorlamak, baskı yapmak
BRING PROFIT : English Turkish
v. kâr etmek
BRING ROUND : English Turkish
kendine getirmek, ayıltmak, ikna etmek, getirmek (konuyu), döndürüp dolaştırıp aynı konuya getirmek
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani