Multilingual Turkish Dictionary

English

English
BRING TO ONE'S ATTENTION : English Turkish

dikkatini çekmek, birinin
'un farkına varmasını sağlamak, birisini
hakkında bilgilendirmek

BRING TO ONE'S NOTICE : English Turkish

dikkatine sunmak, bilgi vermek, bilgilendirmek, bilmesini sağlamak, haber vermek, birinin dikkatine sunmak

BRING TO PASS : English Turkish

meydana getirmek, ortaya çıkarmak

BRING TO REASON : English Turkish

irilerini rasyonel ve mantıklı şekilde haereket etmeleri yönünde etkilemek, birinin aklını başına getirmek

BRING TO RUIN : English Turkish

mahvetmek, perişan etmek, berbat etmek, batırmak

BRING TO TERMS : English Turkish

şartlara razı olması için zorlamak

BRING TO THE ATTENTION OF : English Turkish

dikkatini çekmek, birinin
'un farkına varmasını sağlamak, birisini
hakkında bilgilendirmek

BRING TO THE HAMMER : English Turkish

açık artırmada satmak

BRING TOGETHER : English Turkish

kavuşturmak, toplamak

BRING UNDER : English Turkish

neşesini kaçırmak, üzmek, mutsuz etmek

BRING UNDER CONTROL : English Turkish

kontrol altına almak, anlam çıkarmak, üzerinde egemenlik kurmak, kontrolüne almak, hakim olmak, gem vurmak, dizginlemek

BRING UP : English Turkish

üyütmek, yetiştirmek, beslemek, terbiye etmek, durduruvermek, azarlamak, paylamak, kusmak

BRING UP A PROBLEM : English Turkish

sıkıntı verici bir konuya yol açmak, bir problemi ortaya koymak

BRING UP IN CONVERSATION : English Turkish

v. açmak

BRING UP THE REAR : English Turkish

en son gelmek, sondan gelmek

BRING UP THE SUBJECT : English Turkish

v. açmak

BRING UP TO DATE : English Turkish

güncellemek, gündeme getirmek, bilgilendirmek

BRING UP WELL : English Turkish

adam etmek

BRING UP WITH A ROUND TURN : English Turkish

v. aniden ara vermek

BRINGAL : English Turkish

n. patlıcan

BRINGER : English Turkish

n. getiren kimse; taşıyıp getiren kimse

BRINGETH : English Turkish

v.
ile götürmek/taşımak, hoşuna gitmek; takdim etmek, sunmak

BRINGING : English Turkish

n.
ile gitme, yanına alıp beraber götürme

BRINGING DOWN : English Turkish

irşeylerin başarısızlığa uğramasına sebep olma, bir arızaya sebep olma

BRINGING IN : English Turkish

içeri alma, girmesine müsade etme, içeri kabul etme; para kazanma, kazanç