English
BURN LIKE A TINDERBOX : English Turkish
v. çıra gibi yanmak
BURN MARK : English Turkish
n. yanmış bölge, yanık yer
BURN OFF : English Turkish
v. enerjiyi harcamak ve egzersiz yaparak istenmeyen yağlardan kurtulmak (ör.' "kalorileri yakmak"); yanmasına sebep olmak; toprağı temizlemek veya bir kök harmanı yapmak için kimyasallar kullanarak veya yakarak bitki örtüsünden kurtulmak; fazla gazdan kurtulmak; saçıp savurmak, yayılmak (güneşin ısısı ile bulutların veya sisin)
BURN ONE'S BOATS : English Turkish
gemileri yakmak, dönüşü olmayan bir karar vermek
BURN ONE'S BRIDGES : English Turkish
köprüleri yıkmak, bağları koparmak, mevcut bağlantıları yok etmek; geri dönme olasılığını boşvermek/önemsememek
BURN ONESELF OUT : English Turkish
gücü tükenmek, kendini harcamak
BURN OUT : English Turkish
v. tamamen yakmak, yanıp bitmek, yanmak, sönmek
BURN POWDER : English Turkish
v. bir silahı ateşlemek
BURN RATE : English Turkish
(Ekonomi Bilimi) kazanç sağlamaya başlayıncaya kadar bir şirket tarafından yapılan özsermaye harcama oranı (özellikle yeni bir şirket)
BURN THE CANDLE AT BOTH ENDS : English Turkish
ipi iki eli ile tutmak; enerjiyi boşa harcamak
BURN THE MIDNIGHT OIL : English Turkish
gece yarısına kadar çalışmak, geç vakte kadar çalışmak
BURN THE TONGUE : English Turkish
dilini yakmak, acı veya baharatlı gıda ile birinin dilinin yanması; çok çirkin ve rezil şekilde konuşmak veya yalan söylemek
BURN TIRES : English Turkish
set tires on fire
BURN TO A CINDER : English Turkish
v. kül olmak, tamamen yanmak
BURN TO DEATH : English Turkish
v. ateşte yanarak ölmek
BURN UP : English Turkish
v. ateş tarafından hapsedilmek, yangının içinde kalmak; çok öfkelendirilmek veya çok kızgın olmak (Argo)
BURN WITH ANGER : English Turkish
çok kızgın olmak, gözü dönmek, kızgınlıktan alev alev yanmak
BURNABLE : English Turkish
adj. yanıcı, tutuşturucu, yanabilir
BURNABY : English Turkish
n. British Columbia'da (Kanada) bir şehir; bir soyadı
BURNED INCENSE : English Turkish
hoş ve güzel ıtırlı bir koku yaratması için yakılan tütsü
BURNER : English Turkish
n. yakıcı, brülör, gaz memesi
BURNET : English Turkish
n. bir soyadı; Frank Macfarlane Burnet (
1985), ekolojik ilkelerin virüssel hastalıklara uygulanmasında öncülük etmiş olan Avusturyalı bir fizikçi ve virolog, fizyoloji ve tıp alanındaki çalışmalarından dolayı 1960 yılı Nobel Fizyoloji ve Tıp Ödülü sahibi, Macfarlane ve Mac Burnet olarak da bilinir
BURNET : English Turkish
n. yabani gül gibi çiçekler veren çeşitli bitkilerden her biri
BURNING : English Turkish
adj. ateşli, yanan, hararetli, şiddetli, yakıcı, ivedi
BURNING AMBITION : English Turkish
çok güçlü arzu, tutku, çok güçlü istek
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani