English
BURNS A HOLE IN HIS POCKET : English Turkish
para harcamak zorundaymış gibi hissetmek
BURNS THE MIDNIGHT OIL : English Turkish
geç saatlere kadar çalışma, geceyi gündüze katma
BURNT : English Turkish
adj. kavrulmuş
BURNT ALMONDS : English Turkish
lezzetli kavrulmuş badem
BURNT AT THE STAKE : English Turkish
ceza olarak yakarak öldürmek
BURNT CHILD DREADS FIRE : English Turkish
ir insanın hayatındaki davranış şekillerini veya düşünce tarzını değiştirmesine yol açacak kadar kötü deneyim veya şok edici olay
BURNT CHILD DREADS THE FIRE : English Turkish
ir insanın hayatındaki davranış şekillerini veya düşünce tarzını değiştirmesine yol açacak kadar kötü deneyim veya şok edici olay
BURNT HIS BRIDGES : English Turkish
köprüleri yıkma, geldiği yoldan geri dönemeyecek şekilde yapma, geri dönmeyi imkansız hale getirme
BURNT HIS FINGERS : English Turkish
elaya bulaşmak, sıkıntıya girmek; riskli bir yatırım sebebiyle para kaybetmek
BURNT LIME : English Turkish
yanmış kireç
BURNT OFFERING : English Turkish
yakılarak sunulan kurban
BURNT OUT : English Turkish
adj. eskimiş, tükenmiş, yıpranmış
BURNT THE CANDLE AT BOTH ENDS : English Turkish
aşka bir seçenek yok/kalmadı, başka çıkar yol yok
BURNT THE MIDNIGHT OIL : English Turkish
geç saatlere kadar çalışma, geceyi gündüze katma
BURNT UMBER : English Turkish
kızıl-kahve pigment; kızılkahverengi
BURP : English Turkish
n. geğirti
BURP : English Turkish
v. geğirmek, geğirtmek, gazını çıkarmak
BURPING : English Turkish
n. geğirme
BURQA : English Turkish
n. burka, görebilmesi için sadece göz bölümünde bir açıklık bulunan ve başörtüsünün üzerine takılan kadınların yüzlerini örtmek için başlarına giydikleri bir çeşit peçe; kara çarşaf, görmek için göz hizasında ince bir aralık bırakılmış bütün bedeni baştan ayağa kadar kaplayan geniş kara cübbe (genellikle Müslüman ve Hindu kadınlar tarafından giyilen)
BURR : English Turkish
n. çapak, pürüz, küçük daire testeresi, vırlama, dikenli tohum kabuğu
BURR : English Turkish
v. pürüz ve çapakları gidermek, anlaşılmayan bir telaffuzla konuşmak
BURR DRILL : English Turkish
n. matkap, delgi
BURR HOLE : English Turkish
n. (Tıp) kafatasında ameliyat yapmak için açılan delik; küçük bir döner testere ile kafatasını keserek delik açma işi
BURRA : English Turkish
adj. (Güney Asya) önemli, müthiş, harika, büyük
BURRAWANG : English Turkish
n. ana gövdesi yeraltına gömülü olan ve palmiye benzeri yapraklara sahip Avustralya'ya özgü bir tür ağaç
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani