Multilingual Turkish Dictionary

English

English
BURST INTO TEARS : English Turkish

oşanmak, gözyaşlarına boğulmak

BURST OF A SHELL : English Turkish

merminin paralanması,bir top mermisinin patlaması (patlayıcı mühimmat)

BURST OF APPLAUSE : English Turkish

alkış tufanı

BURST OF LAUGHTER : English Turkish

kahkaha patlaması, yüksek sesli ani kahkaha patlaması

BURST ONE'S SIDES WITH LAUGHING : English Turkish

gülmekten bir tarafları yırtılmak, gülmekten bir yerleri parçalanmak, kontrolden çıkmış gibi gülmek

BURST OPEN : English Turkish

açılıvermek

BURST OUT : English Turkish

patlak vermek, söyleyivermek, haykırmak

BURST OUT LAUGHING : English Turkish

gülmeye başlamak, kıkırdamaya başlamak

BURST UP : English Turkish

iflas etmek, batmak

BURST WITH ENVY : English Turkish

kıskançlıktan çatlamak, son derece kıskanç olmak, kıskançlık ve hasetle dolu olmak

BURST WITH JOY : English Turkish

mutluluktan uçmak, son derece memnun olmak

BURSTER : English Turkish

n. püsküren şey; fırlayan kimse, gözyaşları fışkıran kimse; radyasyon patlaması boşaltan çinli obje; ateşleyici, kimyasal mühimmatların (kurşun, fişek, bombalar veya mayınlar gibi) içeriğini püskürten patlayıcı şarj

BURSTING : English Turkish

adj. püsküren; geçit açıcı, kırıcı; yıkıcı

BURSTING WITH LAUGHTER : English Turkish

gülmekten patlıyorum, gülmekten kendimi alamıyorum, kontrolsüz bir şekilde gülüyorum

BURTHEN : English Turkish

n. yük; ağırlık

BURTHEN : English Turkish

v. yüklemek; bir yük koyarak ağırlaştırmak

BURTON : English Turkish

n. bir soyadı; Richard Burton (
1984), Britanyalı ünlü bir aktör, Elizabeth Taylor'ın kocası

BURTON : English Turkish

adj. kayıp, eksik, kaybolmuş (İngiliz Argosu)

BURUNDI : English Turkish

n. Burundi Cumhuriyeti, ortadoğu Afrika'da bir ülke

BURUNDIAN : English Turkish

n. Burundili, Burundi (Afrika'da bir ülke) yerlisi veya burada yaşayan

BURUNDIAN : English Turkish

adj. Burundi'nin (Afrika'da bir ülke) veya Burundi ile ilgili, Burundi'ye özgü

BURY : English Turkish

v. cenazeyi kaldırmak, gömmek, defnetmek, toprağa vermek, daldırmak, örtmek, gizlemek, saklamak

BURY ALIVE : English Turkish

diri diri gömmek, birisini hala canlı iken gömmek

BURY ONESELF : English Turkish

saklanmak, gizlenmek

BURY ONESELF IN BOOKS : English Turkish

kendini kitaplara gömmek, aşırı derecede okumak, çok sık okumak