Multilingual Turkish Dictionary

English

English
CONTINENTAL BREAKFAST : English Turkish

n. kontinental kahvaltı, mısır gevreği ve meyve suyu içeren kahvaltı

CONTINENTAL CLIMATE : English Turkish

n. karasal iklim, (Meteoroloji) çok sıcak yazları ve çok soğuk kışları olan oldukça kuru iklim (Asya’nın ve Kuzey Amerika’nın orta bölgelerine özgü olan)

CONTINENTAL DRIFT : English Turkish

n. karaların kayması, kıtaların jeolojik zaman boyunca dünya yüzeyindeki aşamalı hareketi ve oluşumu

CONTINENTAL EUROPE : English Turkish

n. Kıta Avrupası, the Continent (kara kıtası), Avrupa kıtası, Avrupa karası

CONTINENTAL LAW : English Turkish

kıta hukuku, çoğu Avrupa ülkesinde ve Avrupa standartlarından etkilenmiş olan ülkelerde kullanılan hukuk sistemi

CONTINENTAL QUILT : English Turkish

n. kuştüyü yatak

CONTINENTAL SHELF : English Turkish

kıta sahanlığı, deniz seviyesi üzerinde olan ve kıtaları oluşturan yükseltilmiş kara parçası

CONTINENTAL TOUR : English Turkish

n. avrupa turu

CONTINENTALIZE : English Turkish

v. avrupalılaştırmak

CONTINENTALIZED : English Turkish

adj. avrupalılaştırılmış

CONTINENTALLY : English Turkish

n. kıtasal, Avrupai, Avrupai bir biçimde

CONTINENTALLY : English Turkish

adv. karasal olarak, karasal bir şekilde (kıta veya kıtalarla ilgili)

CONTINGENCE : English Turkish

n. bitişme, olasılık, şans

CONTINGENCY : English Turkish

n. ihtimal, olasılık, tesadüf, beklenmedik olay

CONTINGENT : English Turkish

n. birlik, rastlantı, beklenmedik olay

CONTINGENT : English Turkish

adj. olası, muhtemel, şartlı

CONTINGENT BENEFICIARY : English Turkish

muhtemel lehtar, sadece gelecekte bir olayın gerçekleşmesi durumunda fayda elde etme hakkı başlayacak olan lehtar

CONTINGENT FUND : English Turkish

olası zararlar fonu, acil durum kullanımı için bir tarafa konulan para tutarı

CONTINGENT LIABILITY : English Turkish

koşullu borç, belli bir koşulun yerine getirildiğinde yürürlüğe girecek olan borç

CONTINGENT ON : English Turkish

-e bağlı,
e tabi, şarta bağlanmış

CONTINGENTLY : English Turkish

adv. belki, bir ihtimal, olası

CONTINUABLE : English Turkish

adj. devam edebilen, sürebilen

CONTINUAL : English Turkish

adj. sıkça, devamlı, sürekli, durmadan

CONTINUALLY : English Turkish

adv. sürekli olarak, boyuna, durmadan

CONTINUANCE : English Turkish

n. devam etme; süre, sürüp gitme, uzatma, erteleme, temdit