English
CRYSTAL : English Turkish
adj. kristal, berrak, parlak, şeffaf, açık, kristal biçiminde
CRYSTAL BALL : English Turkish
kristal küre, açık veya saydam kıvrasa veya camdan yapılmış yuvarlak küre (falcılar tarafından ileriyi görmek için kullanılan)
CRYSTAL CLEAR : English Turkish
dupduru, tamamen açık, tam olarak belirgin
CRYSTAL PALACE : English Turkish
n. Kristal Saray, 1851 yılında Büyük Sergi'de gösterilmiş ve daha sonrasında güney Londra'ya taşınmış olan ve Hyde Park'ta (Londra, İngiltere) bulunan büyük demir ve camdan bir yapı (1936 yılında bir yangında harap oldu)
CRYSTAL PALACE EXHIBITION : English Turkish
n. Kristal Saray Sergisi, The Great Exhibition (Büyük Sergi), 1851 yılı Büyük Sergisi, 1 Mayıs-1 Ekim 1851 tarihleri arasında Kristal Saray'da (Hyde Park, Londra) düzenlenmiş olan uluslararası sergi (düzenlenmiş olan dünyanın pek çok kültür ve endüstri fuarlarının ilkiydi)
CRYSTAL WEDDING : English Turkish
kristal düğün, 15’nci evlilik yıldönümü
CRYSTALISE : English Turkish
v. kristalleştirmek, kristal hale gelmesine neden olmak; şekil alma veya biçimlendirilmesine neden olmak; kristal hale getirmek; şekil almak veya biçimlenmek; belirginleştirmek, açıklık getirmek, anlaşılmaz olması nedeniyle açıklığa kavuşturmak (ayrıca crystalize)
CRYSTALIZE : English Turkish
v. kristalleştirmek, kristal hale gelmesine neden olmak; şekil alma veya biçimlendirilmesine neden olmak; kristal hale getirmek; şekil almak veya biçimlenmek; belirginleştirmek, açıklık getirmek, anlaşılmaz olması nedeniyle açıklığa kavuşturmak (ayrıca crystalise)
CRYSTALLINE : English Turkish
adj. kristal; şeffaf; berrak
CRYSTALLINE LENS : English Turkish
lens, göz merceği
CRYSTALLINIC : English Turkish
adj. kristal gibi, berrak; kristal şeklinde olan; kristale benzeyen
CRYSTALLISABLE : English Turkish
adj. kristalleşir, kristal şeklini alabilen; kristalleşebilen (ayrıca crystallizable)
CRYSTALLISATION : English Turkish
n. kristalleşme, billurlaşma (kristal biçimini veya eklini alma), kristaller oluşumu; kristale şeklini alma; biçimlenmesine veya şekil almasına neden olma, kristallere dönüşmesine neden olma (ayrıca crystallization)
CRYSTALLISE : English Turkish
v. kristalleştirmek, kristal hale gelmesine neden olmak; şekil alma veya biçimlendirilmesine neden olmak; kristal hale getirmek; şekil almak veya biçimlenmek; belirginleştirmek, açıklık getirmek, anlaşılmaz olması nedeniyle açıklığa kavuşturmak (ayrıca crystalize)
CRYSTALLITE : English Turkish
n. kristalit, bir tür kristal, kristalleşmiş volkanik kaya
CRYSTALLIZABLE : English Turkish
adj. kristalleşir, kristal şeklini alabilen; kristalleşebilen (ayrıca crystallisable)
CRYSTALLIZATION : English Turkish
n. kristalleşme
CRYSTALLIZE : English Turkish
v. kristalize etmek, kristalleşmek, billurlaştırmak, billurlaşmak; belirginleştirmek, belirginleşmek
CRYSTALLIZED QUARTZ : English Turkish
n. necef taşı
CRYSTALLIZER : English Turkish
n. kristalizatör, kristallerin oluşmasına neden olan bir şey
CRYSTALLOGRAPHER : English Turkish
n. kristalografi uzmanı, kristal incelemesi ve kristal yapıları uzmanı
CRYSTALLOGRAPHIC : English Turkish
adj. kristalografik, kristal bilimi ile ilgili
CRYSTALLOGRAPHICAL : English Turkish
adj. kristalografik, kristal bilimi ile ilgili
CRYSTALLOGRAPHY : English Turkish
n. kristalografi, kristaller bilimi
CRYSTALLOID : English Turkish
adj. kristaloid, kristale benzeyen, billur gibi
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani