Multilingual Turkish Dictionary

English

English
DMI : English Turkish

"Don't Mention It (Lafı mı Olur)", (İnternet, çevrimiçi sohbet veya e-postalarda kullanılır) sorun değil, bir şey değil, bahse değmez, bahsini bile etme, "no sweat (lafı bile olmaz)"

DMS : English Turkish

"Dr. Martens", havalı tabanlı ve bilek yüksekliğinde bağcıklı güçlü bir ayakkabı veya bot markası, Doc Martens, "Docs"

DMV : English Turkish

"Department of Motor Vehicles (Motorlu Araçlar Departmanı)", motorlu araç seyahat sistemini düzenleyen hükümet organı (ehliyet basar, otomobilleri kaydeder vs)

DMZ : English Turkish

"demilitarized zone (askersiz bölge)", askerden arındırılmış bölge, askerî kuvvetlerden arındırılmış alan; (Bilgisayar) "tarafsız bölge" olarak hareket eden ve (bir şirketin özel verilerine dışarıdan erişimi engellemek amacıyla) dâhilî bir ağ ile bir kamu ağını ayıran sunucu

DND : English Turkish

"drag and drop (sürükle ve bırak)", (Bilgisayar) bilgisayar dosyalarını taşımanın yaygın yöntemi (bir dosya simgesi seçilir, seçilen dosya fare düğmesi basılı tutularak yeni bir yere sürüklenir ve dosyayı yeni yerde "bırakmak" için fare düğmesi serbest bırakılır)

DND : English Turkish

n. DnD, (Ticari marka) D&D, popüler hayal gücü rol üstlenme oyunu

DNDC : English Turkish

"Don't Know Don't Care (Bilmiyorum Umurumda Değil)", bilmiyorum ve umurumda değil, emin değilim ve umurumda da değil

DNIEPER : English Turkish

n. Dinyeper, Doğu Avrupa'da bir nehir

DNIESTER : English Turkish

n. Dinyester, Ukrayna ve Moldova arasındaki sınırın bir kısmını oluşturan nehir

DNS : English Turkish

"Domain Name Service (Alan Adı Servisi)", sitelerin adlarını sayısal adreslerine çeviren internet servisi (Bilgisayar)

DNS SERVER : English Turkish

DNS sunucusu, Alan Adı Servisi sunucusu, sitelerin adlarını sayısal adreslerine çeviren internet servisi (Bilgisayar)

DO : English Turkish

v. yapmak, etmek; tamamlamak, meydana getirmek; neden olmak; düzenlemek, temizlemek; rolünü üstlenmek; ilgilenmek; uymak; ayağını kaydırmak; dolandırmak (Argo)

DO : English Turkish

aynen, yukarıda denildiği gibi, keza

DO : English Turkish

n. dalavere, hile, dolandırıcılık (Argo); eğlenceli toplantı, parti, do [müz.]

DO A BUNK : English Turkish

sıvışmak

DO A DISSERVICE : English Turkish

v. zarar vermek

DO A DOUBLE TAKE : English Turkish

v. geç anlamak, jetonu geç düşmek

DO A FADE OUT : English Turkish

toz olmak, defolup gitmek

DO A FAVOR : English Turkish

v. iyilik etmek

DO A GOOD TRADE : English Turkish

v. iyi kâr etmek

DO A GOOD TURN : English Turkish

ir kimseye bir iyilikte bulunmak, birisine iyilik yapmak

DO A LAG : English Turkish

v. hapiste yatmak

DO A MISCHIEF : English Turkish

yaramazlık yapmak, zarar vermek, hasar vermek

DO A PAPER ROUTE : English Turkish

abonelere gazete dağıtmak