Multilingual Turkish Dictionary

English

English
DRINKS : English Turkish

n. içecekler

DRIP : English Turkish

"Dividend ReInvestment Plan (Kazancın Yeniden Yatırılması Planı)", ilave hisse alımları karşılığında kazançları otomatik olarak yeniden yatırıma dönüştüren program (Finans)

DRIP : English Turkish

n. damlama, damlayan şey, damlalık, damlalıkla sıvı verme; sevimsiz tip

DRIP : English Turkish

v. damlamak, damla damla akmak, akıtmak, sızdırmak

DRIP COFFEE : English Turkish

n. filtre kahve

DRIP DRY : English Turkish

adj. sıkmadan askıda kurutulan

DRIP FEED : English Turkish

yapay beslemek

DRIP IRRIGATION : English Turkish

damla sulama, damlamalı sulama, her ağacın köküne su sağlayan borular ağı ile uygulanan sulama sistemi

DRIP-DRY : English Turkish

adj. yıka ve giy kıyafet, yıkandıktan ve kurutulduktan sonra ütülemeye gerek kalmayan kıyafet, ütü gerektirmeden kullanılabilen giyecek

DRIPLESS : English Turkish

adj. akmayan, damlamayan, sızmayan

DRIPPER : English Turkish

n. sızdıran kimse veya şey; yağmurlu gün, ıslak gün

DRIPPING : English Turkish

n. damlama, damlayan şey

DRIPPING : English Turkish

adj. taşan, sırılsıklam

DRIPPING BLOOD : English Turkish

kanama, kan akması

DRIPPING PAN : English Turkish

damlayan şeyi toplayan kap

DRIPPING WET : English Turkish

sırsıklam

DRIPPINGS : English Turkish

n. damlayan ğeyler, damlayan şeyler

DRIPPROOF : English Turkish

adj. sızdırmaz, su geçirmez

DRIPPY : English Turkish

adj. sızmaya meyilli, akmaya eğilimli, damlamaya eğilimli; yağmurlu, ıslak, yaş

DRIPSTONE : English Turkish

n. sarkıt ve dikitlerde biriken kalsiyum karbonat (Jeoloji); damlataş, damlalık taşı, taş dökümü olarak kullanılan damlalık (Mimarlık)

DRIVE : English Turkish

n. araba gezintisi, sürme, araba yolu; güdü, dürtü; hayvan gütme, sürek avı; top sürme; düşmanı püskürtme; enerji; hamle; sürücü (bilgisayar); önüne katma

DRIVE : English Turkish

v. araba kullanmak, kullanmak, sürmek; önüne katmak; gütmek, saplamak, hareket ettirmek; çakmak, sokmak; zorlamak; kovalamak; çalıştırmak; acele etmek

DRIVE A BARGAIN : English Turkish

pazarlık yapmak, pazarlığa girişmek

DRIVE A CAR : English Turkish

araba kullanmak

DRIVE A COACH AND FOUR THROUGH : English Turkish

yeterince yer var, yeterince büyük