English
DROSSINESS : English Turkish
n. değersizlik, değersiz olma durumu; metal temelli olma durumu, metallilik
DROSSY : English Turkish
adj. maden posası içeren, mader cürufu içeren; değersiz olan, değeri olmayan
DROUGHT : English Turkish
n. kıtlık, darlık, kuraklık
DROUGHT DAMAGES : English Turkish
kuraklık zararların, yağmur yağmamasından dolayı uğranılmış olan zararlar
DROUGHT YEAR : English Turkish
kuraklık yılı, çok az yağmurun yağdığı yıl
DROUGHTY : English Turkish
adj. kurak, susuz, kıt
DROUTH : English Turkish
n. kuraklık, susuzluk
DROVE : English Turkish
n. sürü, kalabalık, yığın
DROVE A NAIL INTO THE COFFIN OF : English Turkish
-nın tabutuna bir çivi çaktı, ölmüş bir kimseyi aşağılar şekilde davrandı
DROVE A WEDGE : English Turkish
takoz koydu, takoz çaktı
DROVE A WEDGE BETWEEN : English Turkish
-nın arasında bir körfez oluşturdu,
nın arasında sorunlar oluşturdu
DROVE AT FULL SPEED : English Turkish
son sürat sürdü, var gücüyle gaza bastı, tam gaz sürdü, çok hızlı sürdü
DROVE AWAY : English Turkish
araba ile ayrıldı, araba ile uzaklaştı; kovdu, sürdü, defetti, başından savdı
DROVE HIM CRAZY : English Turkish
onu deli etti, onu delirtti, onu çıldırttı, onu çileden çıkardı
DROVE HIM INSANE : English Turkish
onu deli etti, onu delirtti, onu çıldırttı, onu çileden çıkardı
DROVE HIM INTO A CORNER : English Turkish
onu köşeye sıkıştırdı, ona başka seçenek bırakmadı, onu çok zor durumda bıraktı
DROVE HIM MAD : English Turkish
onu deli etti, onu delirtti, onu çıldırttı, onu çileden çıkardı
DROVE HIM NUTS : English Turkish
onu deli etti, onu delirtti, onu çıldırttı, onu çileden çıkardı
DROVER : English Turkish
n. sürüyü pazara götüren kimse, celep, sığır çobanı, sığırtmaç; davar tüccarı
DROWN : English Turkish
v. boğmak, suda boğulmak, suda boğmak; bastırmak; dağıtmak
DROWN : English Turkish
n. boğma
DROWN ONE'S SORROWS IN DRINK : English Turkish
dertlerini içki içerek unutmak, sorunlarını içkiyle unutmak
DROWN OUT : English Turkish
sesini bastırmak, sesle bastırmak
DROWN SOME WORMS : English Turkish
(Argo) balığa çıkmak, balığa gitmek
DROWN SOMETHING OUT : English Turkish
ir şeyin görünmesinin veya sesinin duyulmasını bastırmak (gürültü veya şamata yaparak)
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani