Multilingual Turkish Dictionary

English

English
EMOTIONALLY DISORDERED : English Turkish

duygusal olarak rahatsız, duygusal sorunları olan, duygusal sorunlar çeken

EMOTIONALLY MATURE : English Turkish

duygusal olarak olgunlaşmış, duygusal yetişkinliğe ulaşmış, duygusal dengesi yerinde

EMOTIONLESS : English Turkish

adj. duygusuz, hassasiyetsiz, hassas olmayan, umursamaz, vurdumduymaz

EMOTIONLESSLY : English Turkish

adv. duygusuz bir şekilde, duygusuzca, hassasiyetsiz biz şekilde, hassas olmayan bir şekilde, umursamaz bir şekilde, vurdumduymaz bir şekilde

EMOTIONLESSNESS : English Turkish

n. duygusuzluk, hassasiyetsizlik, hassas olmama durumu, umursamazlık

EMOTIVE : English Turkish

adj. duygulu, duygusal, heyecan ile ilgili

EMPALE : English Turkish

v. kazıklamak, iğnelemek, delip sabitleştirmek; kazıklarla çitleştirmek; kazığa oturtarak öldürmek, kazığa oturtmak

EMPANEL : English Turkish

v. jüri olarak yazmak

EMPATHIC : English Turkish

adj. empatik, anlayışlılık, empati özellikli, cana yakınlık, duygudaşlık

EMPATHISE : English Turkish

v. (Britanya İngilizcesi) empatiyle yaklaşmak, anlayışla karşılamak, anlayış göstermek (empathize olarak da yazılır)

EMPATHIZE : English Turkish

v. karşısındakinin duygularını hissetmek

EMPATHY : English Turkish

n. empati, başkasının duygularını anlama

EMPENNAGE : English Turkish

n. kuyruk bölümü (uçak)

EMPEROR : English Turkish

n. imparator

EMPEROR AKIHITO : English Turkish

n. Akihito İmparatoru, (1933 doğumlu) 1989'da tahta oturan Japon İmparatoru

EMPEROR OF JAPAN : English Turkish

n. Japonya İmparatoru, Japonya'da törenlerde kullanılan devletin kukla başkanı ve Japon imparatorluk ailesinin başı

EMPERORSHIP : English Turkish

n. imparatorluk, imparator olma durumu, bir imparatorun pozisyonu, krallık, kral olma durumu

EMPFINDSAMKEIT : English Turkish

n. Empfindsamkeit, (Almanca) "duygusal" ya da "duygusallık", gerçek bestecilerin duygularını ifade eden ve coşkulu melodi ahenkli yapısıyla tanımlanan orta
yüzyıl müzik tarzı (Müzik)

EMPHASIS : English Turkish

n. önem, vurgu, üzerinde durulan nokta

EMPHASISE : English Turkish

v. (Britanya İngilizcesi) vurgulamak, vurgu yapmak, önemine vurgu yapmak, altını çizmek; daha iyi bir şekilde açıklamak, daha açık bir şekilde açıklamak, daha belirgin bir şekilde ortaya çıkarmak (örneğin; "The skirt she is wearing emphasises her waist {Giydiği etek belini ortaya çıkarıyor}) (emphasize olarak da yazılır)

EMPHASISER : English Turkish

n. (Britanya İngilizcesi) vurgu devresi, kuvvetlendirici, bir frekans aralığını bir diğeriyle ilgili olarak vurgulamak üzere bir sisteme yerleştirilen süzgeç (Elektronik); vurgulayan, vurgu yapan (emphasizer olarak da yazılır)

EMPHASISING : English Turkish

n. (Britanya İngilizcesi) vurgulama, vurgu yapma, önemine vurgu yapma, altını çizme; daha iyi bir şekilde açıklama, daha açık bir şekilde açıklama, daha belirgin bir şekilde ortaya çıkarmak (emphasizing olarak da yazılır)

EMPHASIZE : English Turkish

v. vurgulamak, üzerinde durmak, önemini belirtmek

EMPHASIZED THE SERIOUSNESS OF THE MATTER : English Turkish

meselenin ciddiyetine vurgu yaptı, eldeki sorunun ciddiyetinin altını çizdi

EMPHASIZER : English Turkish

n. (Amerikan İngilizcesi) vurgu devresi, kuvvetlendirici, bir frekans aralığını bir diğeriyle ilgili olarak vurgulamak üzere bir sisteme yerleştirilen süzgeç (Elektronik); vurgulayan, vurgu yapan (emphasiser olarak da yazılır)