English
ENFLAME : English Turkish
v. tutuşturmak, ateşlemek, aydınlatmak, yakmak; tutku uyandırmak, heyecanlandırmak, tutku uyandırmak, azdırmak
ENFLEURAGE : English Turkish
n. kokusuz iç yağları ve petrol yağlarını tazae çiçek kokusuna maruz bırakarak parfüm özü çıkarma işlemi (stik ve parfüm yapımında)
ENFOLD : English Turkish
v. kucaklamak; sarmak, katlamak, paketlemek, kıvırmak
ENFOLDER : English Turkish
n. paketleyen/kaplayan kimse veya şey (ayrıca infolder)
ENFOLDING : English Turkish
n. kaplama; çevreleme, çevresini sarma; kucaklama, sarılma, kapsama, kuşatma
ENFORCE : English Turkish
v. zorlamak, zorla yaptırmak, sözünü geçirmek, infaz etmek; güçlendirmek; uygulamak
ENFORCE RULES : English Turkish
kuralları uygulamak, kurallara uymaya zorlamak, düzenlemeleri veya kanunları etkin şekilde gerçekleştirmek, güç kullanarak veya zorla kurallara uymaya zorlamak
ENFORCE SOMETHING ON SOMEONE : English Turkish
irisini birşeyler yapmaya zorlamak, zorla birisini birşeyleri yapmaya itmek
ENFORCE THE LAWS : English Turkish
v. kuralları uygulamaya koymak, kuralları uygulamaya koymak ve mecbur bırakmak; kurallara uymaya zorlamak
ENFORCEABILITY : English Turkish
n. yürürlüğe konulabilir olma özelliği
ENFORCEABLE : English Turkish
adj. uygulanabilir; yürürlüğe konabilir; dava edilebilir
ENFORCED : English Turkish
adj. zorunlu, mecburi
ENFORCEDLY : English Turkish
adv. zorunlu olarak, mecburi, baskıyla
ENFORCEMENT : English Turkish
n. uygulama, zorlama, infaz
ENFORCEMENT MEASURES : English Turkish
n. uygulama tedbirleri, zorlayıcı tedbirler, zorlama araçları, birşeyleri uygulamaya koymak için alınan tedbirler
ENFORCEMENT OF AN AGREEMENT : English Turkish
ir anlaşmanın zorla uygulanması, bir anlaşma veya kontratın zorla yürürlüğe konulması
ENFORCER : English Turkish
n. zorla yaptıran kimse, güç kullanarak yapmaya mecbur bırakan kimse
ENFRAME : English Turkish
v. çerçevelemek
ENFRANCHISE : English Turkish
v. kabul etmek (üyeliğe vb.), hak tanımak, oy hakkı vermek; azat etmek; serbest bırakmak; sorumluluktan kurtarmak
ENFRANCHISE SLAVES : English Turkish
özgür köleler
ENFRANCHISEMENT : English Turkish
n. hak tanıma, oy hakkı verme; vatandaşlığa kabul etme; azat
ENGAGE : English Turkish
v. işe almak, tutmak; çekmek; söz vermek, garanti etmek; bağlamak, bağlanmak; kullanmak; çarpışmaya girmek
ENGAGE A SERVANT : English Turkish
v. bir yardımcı kiralamak, bir hizmetçi tutmak, bir çalışan işe almak
ENGAGE ATTENTION : English Turkish
v. dikkatini çekmek, ilgisini çekmek
ENGAGE IN : English Turkish
uğraşmak, bir işe girişmek, meşgul olmak, kalkışmak, çarpışmaya girmek
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani